Menü Kapat

Kübra Ünlü – Osman Sınav ve Süleyman Çobanoğlu Röportajı

Kübra Ünlü – Osman Sınav ve Süleyman Çobanoğlu Röportajı

Kübra Ünlü – Osman Sınav ve Süleyman Çobanoğlu Röportajı

Ben gerçeklere dokunmaktan yanayım

Kübra Ünlü – Osman Sınav, Süleyman Çobanoğlu Röportajı

Önce işin ruhunu iyi anlamak lazım

O fenomen olmuş dizilerin yapımcısı, Türk izleyicisinin yakından tanıdığı bir isim. Yapmış olduğu çalışmaların adı belki de kendi adının önüne geçen ender isimlerden biri. Yapımcı, yönetmen, senarist. Sektöre kazandırdığı genç yönetmenler de cabası. Kendi deyimi ile “bu gün hangi sete girseniz yolu Sinegraftan geçmiş birileri mutlaka o sette çalışıyordur”. Yapmış olduğu son dizi çalışması “Sakarya Fırat” üzerine biz sorduk, o cevapladı.

Kübra Ünlü – Osman Sınav, Süleyman Çobanoğlu Röportajı

OSMAN SINAV

Önce işin ruhunu iyi anlamak lazım

Sakarya Fırat’ın size geliş süreci nasıl?

O.S: Dizi başlamadan iki sene önce idi. Okumuştum ve fikir olarak duruyordu. Biraz zor bir prodüksiyondu, şehir dışı dağlar, doğu- batı, yapımı da oldukça güç bir şey gelmişti. Sonra bir gün yine Süleyman Bey ile ne yaparız, ne ederiz diye buluştuk, günün sonunda canımız sıkılmış hadi biraz dolaşalım, gezelim dedik. Şehir dışına çıktık, doğa, dağlar falan derken galiba orada birbirimize biraz gaz verdik. Dönüşte biz artık bu işi yapmaya başlamıştık.

Bu dizi sizin bir hayaliniz miydi?

O.S: Öncesinde bir Pars Narko Terör tecrübem var. İçimde ukde kalmış, önü tıkanmış bir işti. Bu noktaya gelişte de Süleyman Bey bana getirene kadar epeyce çalışmıştı, o ortak karar ve motivasyonu bulunca başladık. Aslında şehir dışı hayal kurmak üzere ofisten çıktık, ofise döndüğümüzde hayali gerçeğe dönüştürmüştük. Batı Anadolu’nun en yüksek dağına çıkmıştık.

Bunu anlamak demek vatana ihanet anlamına gelmiyor

‘Dağa çıkanları anlıyorum, müthiş özgürlük veriyor’ diye bir söyleminiz olmuş, detaylandırır mısınız?

O.S: Bu çağa herkes bilgi çağı falan diyor internette ama öyle değil, malumattan beslenen bir dedikodu çağı bence. O biraz yanlış anlaşıldı. Ben orada şunu söyledim çekimler başlamış teröristi oynayacak oyuncumuz, tam kayanın tepesine oturmuş bir sigara yakmış. Bakınca bu adam, şimdi şehre inse, ailenin on çocuğundan birisi olsa, iş yok, okuma yok, bir çayı ısmarlayacak adam da yok etrafında, böcek mesafesinde bir adam şehirde. Kişilik değil. Oraya çıktığı an eline de bir kaleş verildiğinde, bunu kusar.

Dağ zaten insana müthiş özgürlük duygusu veren bir şey. Aşağıya hınçlı zaten, gelene çakarım buradan diyor. Kayanın arkasına da geçtiği zaman kaya gibi yani. Hiç kimse durduramaz. Buna böyle bakınca alt tabakanın öyle ihanet kavramlarını falan bildiğini zannetmiyorum. Alt yapısının olmadığını biliyorsunuz. Benim anlattığım ise çözüm üretirken bunu bilerek üretmek gerekliliğini söyledim yani. Bunu anlamak demek vatana ihanet anlamına gelmiyor tabi ki.

Kübra Ünlü – Osman Sınav, Süleyman Çobanoğlu Röportajı

Ben gerçek bir şeye dokunmaktan yanayım

Osman Sınav ucu hep bir yerlere değen hikâyeler çekiyor. Bu bir anlamda Osman Sınav’ın iç dünyasının yansımaları mı?

O.S: Fikrimizi, zikrimizi oluşturanların yansıması. Ben gerçek bir şeye dokunmaktan yanayım.

Bu kadar gerçek olduğundan mıdır, her dizide, filmde bir kaç karakter oyuncusunun sektöre kazandırılıp marka olması?

O.S: Gerçeklere dokunuyor olması birinci maddedir, ondan sonra oyuncunun isabetli seçilmesindendir. Senaryonun iyi yazılmış olmasındadır. Yönetmenin kavrayan iyi bir çekimle onu çekmiş olması, başka bir şeye de gerek yok zaten.

Dizi yazılırken ve çekilirken bir terör uzmanından destek alındı mı?

O.S: İhtiyaç duyduğumuzda danışmanlarımız var, onlara başvuruyoruz. Ama çok belirleyici değil. Güncel olduğu ve yaşadığımız için çok da ihtiyaç duyduğumuz bir şey değil. Türkiye’nin 30 yıldır değişmeyen gündemi, dizisini çeksek de sıcağı sıcağına takip ettiğimiz bir durum.

Osmanlı’ya bakmak öyle kolay bir şey değil

Muhteşem Yüzyıl dizisi üzerinden, diziler ve tarih algımız tartışılıyor şu günlerde. Cumhuriyet öncesi tarih içerisinde Türk Aydını kendi karakterlerine sizce hoyrat davranıyor mu?

O.S: Bu gün yine bu konuyla ilgili bir programdan davet aldım konuşmacı olarak katılmam noktasında. Teşekkür ettim ve gitmedim.

Bu konuyu şu aşamada ben konuşmak istemem. Her tarafını çok sağlıksız buluyorum. Sahiplenenleri de, eleştirenleri de, yapanları da çok sağlıksız buluyorum. Osmanlı’ya bakmak öyle kolay bir şey değil.

Diziler üzerinden bakılır mı peki?

O.S: Bakılır. Ama böyle bakılmaz. Önce işin ruhunu iyi anlamak lazım. Ne yaptığınıza bakmak lazım. Burada her şey çok açık ama ben bu tür bir polemiğe girmek istemem.

Kübra Ünlü – Osman Sınav, Süleyman Çobanoğlu Röportajı

Dikkatli olmak lazım

Karşı karşıya gelinen tartışma noktalarından biri de modernleşme sürecini yansıtanlar ve gelenekçiler diğer taraftan dizilerin harc-ı âlem bir şey olup olmadığı. Bu konularda sizin düşünceleriniz nedir?

O.S: Türkiye’de harc-ı âlem değildir. Ama nasıl yaptığınıza da bağlıdır. Harc-ı âlem bir şey de yapabilirsiniz ama toplum öyle algılamaz. Diziler Türkiye’de etkin, önemli bir şeydir. Dikkatli olmak lazım.

Kurtlar Vadisi’nin bugün geldiği noktayı o zaman tahayyül etmiş miydiniz?

O.S: Hayır. Benim hikâyemin bir finali vardı. O bitti ve ondan sonrasını da takip etmedim.

Dizinin adı niye Sakarya Fırat?

O.S: Aynı topraklardan doğan, aynı toprakları sulayan iki nehir gibi. Yani bu iki nehir metaforu bir Türkiye metaforu. Bu anlamda çok önemli ve türünde tek.

İktidar, muhalefet, dağ, şehit aileleri, aşiret reisleri nereden, ne kadar, nasıl tepkiler aldınız?

O.S: Şunu çok rahat söyleyebilirim, bugüne kadar yaptığım işler içerisinde en çok dua aldığım işim oldu Sakarya Fırat. Onun dışında tepkileri biliyorlar zaten meclisteki konuşulanlardan.

Hikâyelerinizi daha geniş ufuklu kurmak daha önemli bir şey

Osman Sınav’dan politik bir film gelecek mi?

O.S: Yok. Ben politikadan uzak durmaya çalışıyorum. Siyaset bana çok dar bir çerçeve geliyor. Onun sonuçlarıyla ilgili, toplumu etkileyen şeylerle ilgili işler yapmaya çalışıyorum. Hikâyelerinizi daha geniş ufuklu kurmak daha önemli bir şey.

Peki, ama bu dizide Kürt meselesine bakış yok mu, o zaman nasıl ben politikadan uzağım diyebilirsiniz ki?

O.S: Var tabi ki, ama bunu bir siyaset noktasından hareketle yapmıyorum. Bu diziye siyaseten karşı çıkanlar zaten buradaki siyasetten de güçlü duruş var, onu tehlikeli buldukları için karşı çıkıyorlar. Onun için yasaklansın gibi laflar ediyorlar.

Askerin tepkisi nasıl, idealize edildiklerine dair bir tepki var mı?

O.S: Asker de çok severek izliyor. Askeri kesimden hiç bir eleştiri almadık. Sadece uzmanlar Perşembe günleri komutanlarına karşı daha bir havalı oluyorlarmış. Gülüşmeler…

Türküz türkü söyleriz

Müzik seçimlerinde türkülere özel bir hassasiyetiniz var?

O.S: Türküz türkü söyleriz. Bazılarının sözlerini ben yazmıştım. Müzik projesi özel hazırlanıyor. Bir müzisyen değilim ama müzik içimizin sesi. Bir hikâyeyi anlatırken de o içimizin sesini çıkartmak lazım. O işi hem yerelleştiriyor, hem duygusunu daha iyi, doğru oturtmamıza yardım ediyor.

Kübra Ünlü – Osman Sınav, Süleyman Çobanoğlu Röportajı

SÜLEYMAN ÇOBANOĞLU

Enişte- Baldız Aşkıyla Dizilere Devam Edemeyiz

Şair-yazar Süleyman Çobanoğlu, senaryosunu kaleme aldığı Sakarya Fırat adlı dizisiyle büyük beğeni topluyor. Ünlü senarist Türk tarihiyle ilgili dönem dizileri çekilmesi gerektiği görüşünde: “Sürekli enişte baldız aşkıyla, dramlarla dizilere devam edemeyiz”

Sakarya Fırat’ın senaryosunun uzun süre beklemesinin sebebi nedir?

S.Ç: Senaryo bekledi çünkü bu iş yarım, çeyrek yapılacak bir iş değildi.2005′ te ilk halini yazdım ama 98′ de Van’da askerlik yaptım, Erciş’teyken içimdeydi bu proje. Çünkü orada çok yoğun bir şekilde bir sürü Osman Kanat, Muharrem, Bir sürü Mahmut (dizideki ana karakterler) görüyorsun. Hakkının verilerek yapılması gerekiyordu. Bazı işler bazı zamanları bekliyorlar. İyi ki de böyle olmuş.

Hikâye neden Osman Sınav’a getirildi?

Başka götüreceğim kimse yeterince deli değildir de ondan. Bu çünkü tırnak içinde “tüccar, iş adamı, filmcinin” yapacağı bir iş değil. Bu biraz anlamak, duygudaş olmakla ilgili bir şey, zaten başka bir yere de götürmedim, öyle bir arayışımda olmadı.

Amerikalılar Nevada Çölü’nde Yılan Vursalar Filmini Yapıyorlar

Senaristi açısından Sakarya Fırat’ın özelliği nedir?

Bu insanlar Türkiye’nin son 30 yılını bütün ağırlığı ile omuzlarında taşımış insanlar. Bu işe hep yüksek politika, siyaset açısından baktık. Hal bu ki insan acıları, sevinçleri bu işin belirleyici unsurudur. Böyle bir hikâyenin anlatılmaması abes. Amerikalılar Nevada Çölü’nde yılan vursalar bunun filmini yapıyorlar. Türkiye bu meseleyle siyaseten, asker olarak, ekonomik olarak hesaplaştığı gibi mutlaka kitaplarla, filmlerle, sanatla, bilimle de hesaplaşması lazım. Biz bu konuda üstümüze düşeni yaptık.

Hassasiyetleri son derece önemli bir senaryo yazıyorsunuz, korkularınız oldu mu yazarken?

Korku değil ama çok azami bir dikkat oluyor tabi ki. Bu dikkat şu; hani biz fincancı katırlarını ürkütmeyelim noktasında bir dikkat değil bu. Bu daha çok orada şehit olmuş bütün vatan evlatlarının sorumluluğunu hissediyorum. Karşımda manevi bir gölge olarak duruyorlar. Bu bende öz denetime sebep oluyor. Bu meseleye böyle bir saygı ile yaklaşıyoruz. Bir iş olarak da yaklaşmıyoruz. Çok kendimizi katıyoruz, sonuç itibariyle meselenin tarafıyız.

Çekimlerde neler yaşanıyor, bu hürmet ve saygıya binaen yaşanan ilginç durumlar söz konusu mu?

Teyzeler yesin de kuvvetlensin diye Osman Kanat’ a börek getiriyorlar. Ya da Mahmut’ a, Sait’ e dua ediyorlar. Allah kuvvet versin kör kurşundan saklasın diyorlar. Havaalanlarında oyuncularımızı askere uğurlanan kınalı kuzular gibi uğurluyorlar.

Kübra Ünlü – Osman Sınav, Süleyman Çobanoğlu Röportajı

Ben “Pe-ka-ka’ ya,  “Pe-ka-ka” Diyenlerdenim

Diziye yönelik bir başka eleştirel yaklaşım “halklar arasında ilişkileri koparıp, düşmanlıkları beslediğine” dair söylemler için neler diyorsunuz?

Bunu söyleyen ya diziyi izlemiyor, ya da yalan söylüyor. Benim yazdığım dizide, o dizideki herkese Osman Kanat dâhil akıl veren “akil adam” tırnak içinde akil adam bir Kürt, bir Kürt dedesi. Oradaki Kürt ana, baba en az batıdaki ana baba kadar saygı değer ve muteber. Ama Necla’ya terörist demem isteniyorsa, kusura da bakmayın yani. Ben PKK’ ya PKK diyenlerdenim “Pe-Ke-Ke” demiyorum. Demeye de niyetim yok.

Şöyle bir tuzak var, Türkiye de Bu konu ucuz militarizmle, ayran kabartan milliyetçilikle tatlı su demokratlığı arasına sıkışmış bir vaziyette. Bu tuzağa düşünmüyorum. Bu halkın genetik kodlarının bu işi çözeceğini düşünüyorum. Yaptığım şeyde bu, bunu yazmaya çalışıyorum.

Politik anlamda siz kendinizi nerede konumlandırıyorsunuz?

Yaşımız 40’ları çoktan devirdi, demode bir şey midir evet belki ama ben hala bayrak gördüğümde omurgam titriyor. Demokrasiyi çok aziz bir yere koyuyorum. Bu millet çok hak ederek bunu kazanmış bir millet. Her türlü totalitarizmi de lanetlenmesi gereken bir şey olarak görüyorum. Bu dini bağnazlıklar, kominan bir şey, ya da faşizan bir şey olabilir, her türlüsünü lanetliyorum.

Sürekli Enişte Baldız Aşkıyla Dizilere Devam Edemeyiz

Dönem dizilerini beğenir misiniz? Takip ettikleriniz var mı?

Dönem dizileri bir Roma dizisi gibi değil. Bir HPO yapımı gibi değil. Şu açıdan çok olumlu buluyorum Türkiye’ de dönem dizileri başlaması lazım. Sürekli enişte baldız aşkıyla dizilere devam edemeyiz. Aile içi dramlarla olmaz. Türk tarihi ile ilgili engin bir alana girmemiz gerekiyor. Bu açıdan olumlu buluyorum, ama teknik olarak daha yolun başındayız. Dönem dizilerinin ısrarla devam etmesinden yanayım. Haftalık olarak dizi takip etmiyorum, büyük çoğunluğundan da hiç keyif almıyorum. Sadece mesleki anlamda baktıklarım zaman zaman var.

Senarist kimliğinden sıyrılarak dışarıdan bir gözle baktığınızda senaristler üzerinden devam eden tartışmalara, Muhteşem Yüzyıl tartışmalarına, Beren Saat’in tecavüz sahnesi, ya da Yaprak Dökümü’nün final sahnesine baktığınızda neler söylersiniz?

Vallahi çok yakından takip etmiyorum doğrusu. Ama Türk halkı şöyle bir hastalığa duçar oldu. Eskiden tırnak içinde söylüyorum “film icabı der” geçerdik. Bu lafı unuttuk. Sapla saman birbirine giriyor. Gerçek hayatla çok karıştırır olduk. Bu konuda mangalda kül bırakmamak, bağırıp çağırmak, işe RTÜK’ün, devletin el atması falan bunlar çözüm değil. Modernizmi bir bütün olarak görmemiz lazım. Bu bir tutarlılık gerektirir. Ben Fransızların parfümlerinin, saatlerinin distribütörüyüm, ama “padişahımız efendimize de hakaret edilmesin “ diyemezsin. Tutarlı olmak zorundasın.

Muhafazakâr kesim dediğimiz kesim var. Bunlar karşı çıkıyor. E peki bunlar zenginleşti mi, evet zenginleşti. Peki, neye para harcıyor bu arkadaşlar? Film konsorsiyumu yapan var mı? Bir girişim var mı yok. Ya da şehirlerimizdeki tarihi eserlerin üstüne apartmanlar çakılıyor. Bunlara karşı bir hassasiyetin var mı yok, kitap okuyor musun yok, gazete okur musun, ancak horoz dövüşüne yarıyorsa okurum, onda da yok, öyleyse buna laf edemezsin. En azından bu adamlar Erhan Afyoncu gibi kıymetli bir tarihçimizi oraya danışman yapmışlar. Bu ciddiyeti göstermişler.

Kübra Ünlü – Osman Sınav, Süleyman Çobanoğlu Röportajı

Yürüyelim Mehterle, Yollar Adam Görsün

Muhteşem Yüzyıl dizisine gelecek olursak neler söylersiniz?

Şimdi dizi yapıldı, muhafazakar kesimin tepkileri var değil mi?  Bu muhafazakâr kesim dediğimiz adam, sen hangi filmi yaptın da buna laf ediyorsun, hangi hat eserini satın aldın, hangi sanat eylemine para yatırdın, sen hangi galeriyi açtın, hangi filme finans buldun, hangi hikâyeyi yazdın? Sen Kanuni’ yi daha iyi anlatamıyorsan, anlatan adama “gık” deme hakkın yok. Yürüyelim mehterle yollar adam görsün, bunlar boş ve zırva işler yani. Türkiye’nin sığlık problemi var. Ne kadar tuhaf; Amerikalılar beyzbol filmlerinde bile bilmem kaç yıldızlı bayrağı gösterdiğinde normal, biz gösterdiğimizde faşist militarist oluyoruz. Bir tarafta İslamcı demokratlar, bir tarafta solcu demokratlar bizde bir türlü top düşmüyor.

RTÜK’ ün Muhteşem Yüzyıl’a verdiği cezayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ayakları yere basan, hukuki bir dayanağı olan ceza olarak görmüyorum. Kamuoyunun gazı ile bir takım siyasilerin açıklamaları ile adamlara bir ceza kesildi. Örgütlü bir meslek birliği olsak buna başka türlü bir tepki verebiliriz. Ya da hiç dizi izlememiş birisi, bir yetkili, bir bürokrat; o diziyi hiç izlememiş olduğu halde kalkıyor bir açıklama yapıyor. Bu muhataplığın yapılacağı bir mesleki örgütün kurulması gerekiyor.

Yabancı dizileri takip eder misiniz?

Takım halinde çıkmış bazı dizilerin DVD’ lerini alıp bakıyorum. Birkaç haftada bir dizi maratonu yapıyorum. Roma dizisinden çok etkilendim. Six Feet Under bana çok orijinal geliyor. Band Of Brothers çok sevmiştim. Bir takım diziler var çıkış noktalarını çok dâhiyane bulduğum Prison Break ve Lost’un ilk sezonlarına bayıldım sonra biraz çiklet haline döndü. Bir de mini serileri çok seviyorum, baştan sekiz bölüm on bölüm ne olacağı belli olan işleri seviyorum.

Erkekler Kadir İnanır, Kızlar Türkan Şoray Olmaya Çalışıyorlar

Dizilerinizde oynamasını istediğiniz yabancı bir oyuncu var mı?

Yapımcı ya da yönetmen olmadığım için çok alıcı gözüyle bakmıyorum. Ama bu irtifa kesinlikle kapatılmalı. Dünya sineması ve dizi sektörü oyunculuğunda büyük bir adanmışlık var. Sıradan bir dizi oyuncusu bile çok baş döndürücü performanslar çıkartabiliyor. Bir iki örnek bizde istisna tutulursa şöyle bir durum söz konusu, erkekler Kadir İnanır gibi bakıp, kızlar Türkan Şoray olmaya çalışıyorlar. Çok standardız, çok tek düze. Kirli sakallı ağır abiler jön oluyor, güzellik yarışmalarında ya da mankenlik sektöründen gelen bir takım hanımlarda transfer oluyorlar, oyuncu anlamında sizi sürükleyecek, başka bir yere götürecek benim görebildiğim kadarıyla çok yok. Sektörün hacmi ile oyuncu artışı maalesef Türkiye’de daha yavaş gidiyor.

Çalışma koşulları ile ilgili olarak dizi yapımcıları ve oyuncuları bir eylemde bulundu. Siz neler söylersiniz?

Bir kısmı oradaydı. Ben bu işin tribüne oynanarak çözüleceğine inanmıyorum. Yapımcı bazında örgütlenerek bir şeylerin yapılması gerekiyor. Mü-Yap’ ın başardığı tüzel kişilik olayını bizim de başarmamız gerekiyor. Yapımcıların örgütlenerek hem televizyonlarla hem de devletle muhatap olmaları gerekiyor. Sadece çalışma koşulları, dakika ya da ücret meselesi değil bu iş. Dizi sektörünün tüzel bir kişiliği yok.

Onu aç izle o zaman

Diziler ahlak bozuyor mu?

Tabi ki bozulur ama ahlak bozma ihtimali olan her şeyi hayatımızdan çıkarırsak hiç bir şey kalmaz. Çocuğunu internet kafelere, bilgisayara ya da televizyona bırakan anne baba suçu sadece dizilere yüklerse bir riyakârlık olur. Diziler Türk toplum ve aile yapısını bozuyor derseniz eğer, o zaman bu aile yapısının niye yüzde altmışı Yaprak Dökümü, Aşk-ı Memnu izledi diye de sorarlar adama… O zaman izlemeseydin aynı saatte kaplumbağa belgeselleri de yayınlanıyor, onu aç izle o zaman.

Dizi ne kadar devam edecek? Yeni bir televizyon projesi var mı?

Bir finali var elbette ama önümüzdeki sezonda devam ederiz. Ama hikâyede şu sıra kazanın altı iyice tutuşmuş bir vaziyette, her koldan kaynıyor şu anda. Senaryo dışında bir başka senaryo çalışmam yok. Yazmaya devam ettiğim, demleye demleye hazırladığım bir şiir kitabım var. Televizyon projesi olarak ise 33′lük tespihlerimiz elimizde, Osman Sınav‘la ortak, televizyon tarihine damga vuracak bir projemiz var. Tarihini söyleyemem, görüşmelerimiz devam ediyor. Sürprizlerle dolu bir adam olarak ben, bir de Osman Sınav olunca projenin bir infilak yaratacağı kaçınılmaz olacak. Bir örneği yok o kadarını söyleyeyim.

Kübra Ünlü – Osman Sınav, Süleyman Çobanoğlu Röportajı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir