Menü Kapat

Kübra Ünlü – Bülent Ortaçgil Röportajı

Kübra Ünlü – Bülent Ortaçgil Röportajı

Kübra Ünlü – Bülent Ortaçgil RöportajıYazdığım şarkıları beğenmiyorum

Kübra Ünlü – Bülent Ortaçgil Röportajı

“Şarkı yazamıyorum, yazdığım şarkıları beğenmiyorum; bereketsiz bir dönem yaşıyorum!”

Bülent Ortaçgil; röportajı alabilmek; ikna etmem pek kolay olmadı. Vereceği bir konser öncesinde; prova sonrasına sözleştik. Bugüne kadar bir Bülent Ortaçgil sahnesine tanık olmamış iseniz en azından bu satırları okurken albümlerinden herhangi birinin kulaklarınıza eşlik etmesine izin verin. Sesler ve sözcükler yerini bulacaktır.

İstanbul’da bir kültür merkezindeyiz. Bir kaç saate kadar çok güzel bir dinletide bulunacak. Hemen öncesinde müzisyenler böyle durumları çok kabul etmezler ama beni kabul etti…

Nasıl başladı?

Ankara’dan İstanbul’a uzanan öyküde; çocuk Bülent Ortaçgil neler yaşamıştı o günlerde?

Ankara’da doğduğum yer şu anda Ulus’ta korunuyor. Orayı daha sonraları gidip gördüm. Yedi yaşına kadar Ankara’da kaldım. İlkokulu Anafartalar İlkokulu’nda okumaya başladım sonra 1 yıl Amerika’ya gittim. Babamın ihtisası nedeniyle, oradan da İstanbul’a döndüm.

Sonra Ankara’ya bir daha askerlik yaparken işte 1 yıl kadar kaldım, onun dışında Ankara’ya gitmedim bir daha. Sultanahmet İlköğretim Okulu’nu bitirdikten sonra Kadıköy Maarif Koleji’ni okudum. 68’de orayı bitirdim, sonra İstanbul Üniversitesi’ne girdim, kimya fakültesini okudum. O ara müzikle uğraşıyorum yani liseden itibaren.

Sonra, Kadıköy sanat evi mi?

Yok, Çekirdek çok daha sonradır. Ben lise yıllarından söz ediyorum yani 68’e kadar olan zamandan. Popüler müziğin doğuşu, yaygınlaşması, onu genç olarak taklit ederekten, o çevrenin içindeydim yani o dünyanın içindeydim. O nedenle birebir bu müziğin gelişmesini yaygınlaşmasına şahit oldum denebilir.

Bir şeyler çalmaya uğraşıyordum, çaldığımı söylüyordum asıl olarak, bir şeyler çalmaya çabalıyordum ama daha çalamıyordum, sonra kimya fakültesinin 3. Ya da 4. Sınıfı şimdi hatırlamıyorum ama 71’de bir 45’lik yapıldı.

Kendi şarkılarımı yazmaya başlamıştım o zaman, 74’te de “Benimle Oynar Mısın” yayınlandı. Ondan sonra uzunca müddet bir şey yayınlanmadı. Arada ufak tefek masal müzikleri yaptım ama sonra Çekirdek Sanat Evi’yle, Fikret ile bir şeyler yapmaya başladık.

Bir dönem var; kimya mühendisliği yaparak yaşamınızı idame ettirmişsiniz?

Evet, 6 – 7 yıl kimya mühendisliği yaptım. Onun sonlarına doğru Çekirdek Sanat Evi’nde Fikret’le beraber uğraştık.

Bülent Ortaçgil müziğinin başlangıcı nasıl oldu?

74’te hala çaldığımız, hala insanların yeni bir şeymiş gibi dinlediği, 74 artık kaç yıl etti hesabını bile yapamıyorum. Yani o zamandan beri çalınan o albüm 74 yılında yapıldı. Benim için ilk o. Çekirdek Sanat Evi’ndeki bu “ikinci perde” diye tanımladığım benim zaten ondan sonra “ikinci perde” albümümü yaptım doksan yılında. Profesyonel olarak müzik yapmaya karar verebildiğim zaman o.

Kübra Ünlü – Bülent Ortaçgil Röportajı

Ciddi bir müzik eğitimi önemli değil şarkı yazmak için

Mühendisliğinizin müziğinize faydası oldu mu?

Yani mühendisliğimin müziğin tekniğini öğrenmemde bir faydası olmamıştır da “müzik matematiktir” düşünüşünü şarkı sözlerini yazarken, mantık kurarken onun yararını gördüm ama müzik kendi içinde bir konu, yani onu özel olarak uğraşıp öğrenmemiz gerekiyor. Zaten ben hep zayıftım o konuda çünkü müzik eğitimi almış değilim. Ancak bir şarkı yazmak için öyle ciddi bir müzik eğitimine filan ihtiyaç yok tabii ki orada duygulanma işte söylediğini iyi özetleyebilme biraz da müzikten anlayabiliyor olma, bunlar önemli. Ama yani ciddi bir müzik eğitimi önemli değil şarkı yazmak için.

Bir röportajınızda diyorsunuz ki: “hayat yazdığım sözler kadar kolay değilmiş”; bu gün nasıl değerlendiriyorsunuz ve kendinizi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bilmiyorum öyle bir şey demek zor. Çünkü benim şarkılarım; çoğunlukla kurgu şarkılarda yazdım ama çoğunlukla diyelim, kendi yaşamımda olan şeylerden etkileşme sonucu yazılan şeylerdi çoğunluğu, dolayısıyla kurgusal şarkım çok azdır. Oturup düşünüp yazdığım. Yani bütün şarkılar hayatın içinden çıkan şeyler tabii ki ama hangisi zor. Onu o zaman öyle demişim ama siz benim öyle deyişime bakmayın o zaman öyle deyip…

İnançlarımızı bile ciddi süzgeçten geçirmek lazım

Ruh haline göre değişebilir mi? Kesin önermelerden uzak mı durmak lazım veya müzikte kesin önermeler var mıdır?

Müzikte değil, söz; dünya görüşü açısından söylüyorum, ben hani dünyanın bir şekilde değiştiği çok karşıt fikirlerin ya da çok moda olan düşünce akımlarının filizlendiği konuşulduğu bir gençlik döneminden geçiyordum ama o dönemde hiçbir şeye, hiçbir akıma ciddi olarak kapılmadım. Hiçbir akım beni ikna edememişti, hep şüphelerim vardı zaten onun bir anlamda bulanıklığını hep yaşadım. Bu bulanıklık da Bülent Ortaçgil tarzını geliştirdi ve oturtturdu.

Benim şarkı kurgum zaten onun üzerine dayalı. Hiç öyle kesin yargılı, nokta koyduğum, bu budur dediğim, yani dünyanın öyle olduğuna inanmıyorum. Bu budur dediğiniz şey 3 ay sonra bambaşka bir şey olabiliyor ya da 5 yıl sonra tam tersi geçerli olabiliyor. İnsanın kendisiyle ciddi çelişkiye düşmemesi lazım hayatta, o nedenle inançlarımızı bile ciddi süzgeçten geçirmek lazım.

Bir de sizin hep böyle bir tavrınız var, “onu söylemek bana düşmez, ya da bunda kesin bir şey söyleyemem…”

Yani işte şunu diyorum hayat öyle mi? Hayat böyle mi? Ya da şu mudur doğru olan? Şu anda öyle bütün söylediklerim ağzımdan çıkıyor, mantığın süzgecinden çıkıyor ama başka şeylerde söyleyebilirim. Dolayısıyla bu Bülent Ortaçgil müziğine yansıyor.

Kafası karışık, çok kesin angaje olmamış hiçbir düşünce sistemine, öyle bir müzik çıkıyor, öyle sözler ortaya çıkıyor.

Mesela Bülent Ortaçgil hiç; daha sert bir müzik yapmak ister mi ya da istedi mi?

Bağırıp çağırmak istedim, öyle çok yüksek perdeden şarkı söylemek isterdim açıkçası ama bu da bir kişilik meselesi olsa gerek. Yani hiç hayatım boyunca yapamadım ama özendiğim zamanlar olmuştur ama demek ki öyle biri değilim, içimden gelmiyor öyle bir şey yapmak. Ben çok fazla “şey” oynamadım, öyle zevklerim çok fazla değişmedi. Beğendiğim güzel dediğim şeyler çok fazla hareket etmedi. Zaten zor “güzel” diyordum, zor beğeniyordum ama o beğendiklerimin en azından şuana kadar fazla değişmediğini söyleyebilirim.

Kübra Ünlü – Bülent Ortaçgil Röportajı

Toplu yapılan şeylerin çoğu denendi

Son yıllarda mesela altmışlar, yetmişler diyelim, dönemin müziğini yeni bir şey gibi sunulması; üretimsizlik mi var? Başka bir şey mi var?

Benim dışımda olan bir şey bu. Bir üretimsizlik genel olarak Türkiye’de yani Türk müzikal hayatında bir kısırlık var tabi. Çünkü çeşitlilik giderek azalıyor, genel zevk, genel reçete, çok gündemde ve herkes aynı reçeteyi uygulamak istiyor, o nedenle sapmalar, çeşitlilik o kadar fazla yok ama müzik dünyası da bana sorarsanız hem teknolojik olarak hem ekonomik olarak ciddi bir dar boğazdan geçmekte.

O nedenle bunların her biri birbirini etkiliyor bana sorarsanız yani müzik akımları da etkileniyor, yapılan müzik etkileniyor, dinleyen insanların kalitesi etkiliyor yapılan şeyleri, bir genelleme çıkartmak mümkün olmayabilir ama şu dönem öyle ortalık biraz koyu renkli, ama daha sonra ne olur? O çeşitlilik gelir mi, gelmez mi? Ama mesela benim gençliğimde popüler müziğin ilk çıkışı büyük bir heyecandı ve büyük kitleler bunun arkasından koştular, dolayısıyla ciddi bir çıkış vardı, şuanda dünyada öyle bir şey yok aslında insanların yeni bir şey peşinden koşması için bir hareket yok, bir neden de yok.

Sadece kısırlıktan

Çünkü çok şey denendi, yapıldı, bundan sonra daha elit müzikler yapılıyor, daha az insan için. Ama toplu yapılan şeylerin çoğu denendi bana sorarsanız, kim bilir nasıl bir yere gideriz bilemem ama müzik endüstrisi benim anladığım kadarıyla ciddi bir krizde zaten.

Ama dediğiniz bir anlamda doğru, eskiye dönülüyor, eski kurcalanıyor, değerlenmemiş eskiyi tekrardan değerlendiriliyor ama bunların içinde ticarette var, moda da var ben size söyleyeyim. Sadece güzel olduğundan filan değil yani. Biz işte Zühal’le Başucu Şarkıları’nı yaptık ondan sonra on tane başucu şarkısı tipi şey oldu, yani bu demek ki o anda gündeme geliyor herkes onu yapıyor filan, bu sadece kısırlıktan, “yeni şarkı yapılmıyor” dan değil yani başka nedenler de var.

Şimdi hiçbir şey beni şaşırtmıyor

Uzun aralıklarla albüm çıkartmanızın özel bir nedeni var mı?

Uğraşıp kendi kendimi ikna ettikten sonra bir şey yaptığıma emin olduktan sonra daha doğrusu,

İlk önce siz beğeneceksiniz herhalde değil mi?

Giderek işim zor, giderekte aslında hem bereketsiz bir dönem yaşıyorum, hem kendi kendime beğendiremiyorum yaptıklarımı öyle bir sorunum da var, yani şarkı yazamıyorum, yazdığım şarkıları beğenmiyorum, yaptığım eskizleri beğenmiyorum, bana heyecan vermiyor. Öyle bir sorunum var ama bunu telaşla karşılamıyorum da daha çok hani çok denedim herhalde artık başka bir şeye ihtiyacım var, bir ara durmalıyım, çalmamalıyım filan öyle şeyler düşünüyorum.

Bir de geçen gün onu düşünüyordum yani her şarkı yapma nedeni aslında benim için öyle, bir dünyayı değiştirme isteği filan. O isteğim giderekten azaldı mesela. Yaşla ilgili olabilir, dünyayı daha fazla kabullenmeye başladım, eskiden kabullenmiyordum, şimdi hiçbir şey beni şaşırtmıyor mesela, belki ondan yazamıyorumdur şarkı

Ama siz böyle demeyin Bülent Bey

Evet, ama yani her musluğun bir akış süresi var, su bazen bitebilir.

Kübra Ünlü – Bülent Ortaçgil Röportajı

Güncel olmayan politik şeylerden etkileniyorum

Apolitik misiniz?

Hangi anlamda?

Genel düşündüğümüzde, müzik adına da söyleyebiliriz.

Politikasız bir hayat yok, hayatın her yerinde politika var ama o politikanın, çok güncel olması ya da arkadan bakıyor olması o önemli. Benim güncel politika fazla ilgimi çekmedi şimdiye kadar. Çünkü daha yukarıdan bakılan politikanın daha etkili ve daha uzun vadeli olduğunu düşünüyorum. Güncel politikayla boşu boşuna uğraşıyorsunuz 3 gün sonra bütün koşullar değişiyor ve herkes dediğini yutuyor.

Herkes söylediğinin aksini yapmaya başlıyor. Bir nedenden dolayı ve onun ustaları var yani güncel politikanın ustaları var, ondan zevk alan, ondan beslenen insanlar olabilir ama ben daha geniş bir zaman diliminde güncel olmayan politik şeylerden etkileniyorum.

Benim zamanımın şarkıcıları unique’ tir

Türkiye’deki müzik bu anlamda etkileniyor mu?

Çok uzun zamandan beri müzik dünyasının içersindeyim, çok faal olmasam bile Türkiye’de mesela Özal sonrası, 80 ihtilalı sonrası Türkiye düşünsel hayatı ve yeni gelen gençlerin düşünsel hayatı arasında ciddi bir farklılık gördüm tabiî ki. O insanlar tamamen apolitik, derinlemesine değil başka bir esprinin insanları. Hareket, televizyon, bilgisayar, internet çağı falan filan.

Bizim çağımız daha ziyade okuma çağı, dolayısıyla elemanlarımız da farklı onlarla. Onların düşünsel hayatı son derece kısıtlı bana sorarsanız daha otomatikler, daha hep beraberler, farklılıkları az. Mesela benim zamanımın diyelim artık şarkıcılarına bakarsanız her biri unique’ tir.

Her biri kendine özgü bir adamdır, seversiniz, sevmezsiniz ayrı hikâye ama Cem Karaca’nın Livaneli’nin, Ajda Pekkan’ın, Sezen Aksu’nun ya da Moğollar’ın ya da her kimse, her birinin, Fikret Kızılok’un, Barış Manço’nun ve Timur Selçuk’un mesela, bu insanların kendi stilleri vardır. Kendi söyleme biçimleri vardır.

İnsanlar kalkıp ertesi gün gitar çalmak istiyor

Şimdi getirin bu tarafa, bu tarafta hepsi reçete müziğidir. Yani bir reçete var o reçete Tarkan’sa eğer, herkes Tarkan olmaya çalışıyor. Başka biriyse, herkes başka biri olmaya çalışıyor. Çeşitlilik yok. Dolayısıyla şimdi hani bu da öyledir. Ben de onun gibi söylemeye başlamayayım, neydi bizim zamanımız filan ama işin gerçeği o biraz. Bugün o nedenle 80 sonrası Türkiye’si düşünsel yapısı nedeniyle şu andaki gençliğin de, çoğunluktan söz ediyorum tabi ayrıntılardan söz etmiyoruz, ama çok enteresanlar.

Bana soruyorlar mesela o sözleri nasıl yazdınız diye. Kardeşim sen de benim kadar kitap oku sen de benim kadar düşün, sen de yazarsın. Ama artık insanların ona vakti yok. İnsanlar kalkıp ertesi gün gitar çalmak istiyor, üç gün sonra yazar olmak istiyor. Beş gün sonra filozof olmak istiyor. Öyle bir dünya yok.

Kübra Ünlü – Bülent Ortaçgil Röportajı

Zamana ve koşullara göre dalgalanmamışımdır

Eşim, özel bir üniversitede, konservatuar bölümünde öğretim görevlisi iken öğrencisine Karacaoğlan kimdir bunun hakkında hazırlanın gelin diyor. Bir hafta sonra, öğrenci, “hocam Karacaoğlan’ın albümlerini aradım ama bulamadım”  diyor…

Her şeyin başı eğitim…Tabi yani, bu laf kurtarıcı da bir laf, eğitime atıyoruz hemen topu ama bana sorarsanız insan tipi de artık öyle, onu değiştirmek, mesela Türkiye de bana hep öyle geliyor bilgiye fazla ihtiyaç yokmuş gibi geliyor. İnsanlar çok averaj, çok sıradan olmayı tercih ediyorlar. Müzisyenler de öyle.

Peki, dinleyicim, farklıdır diyor musunuz?

Biraz ayırıyorum çünkü kendimde yaşarken bunu gördüm. Üniversite olan yerlerde daha fazla dinlendim. Batıyla daha fazla ilişkisi olan yerler beni daha fazla dinlediler. Edebiyattan biraz daha fazla hoşlanan insanlar daha fazla dinlediler. Müzisyenler beni sever mesela, çünkü hem istediğimi yapmışımdır hem yaptığım şey müzik adına da bir şey ifade eder onlara hem de taviz vermemişimdir. Zamana ve koşullara göre dalgalanmamışımdır.

Türkiye’nin en iyi müzisyenleriyle çaldım hep

Siz hiç grup adı oluşturmadınız ama hep ekip işleri yaptınız; böyle bir duruma hiç ihtiyaç duymadınız mı?

Yani biraz yaptığım şeyin, sözün ve müziğin bana ait olması, ortaya Bülent Ortaçgil şarkılarını çıkartıyor. Onu bir grup çalıyor, kimi zaman bir, kimi zaman iki kişi çalıyor, kimi zaman 4 kişi çalıyor ama o bir grubun müziği olsaydı, bir adımız olurdu herhalde ama sonuçta arkadaşlarım sadece düzenlemek açısından yardımcı oluyorlar. Söz ve müzik bana ait olduğu için öyle bir yol tercih etmedik şimdiye kadar. Onlar da keyifle katılıyorlar.

Evet, yani söylediğim gibi müzisyenler benim o müzik adına yaptığım ve hiç değiştirmediğim ve ısrarla üzerinde durduğum şeyleri severler. Dolayısıyla her koşulda çalarlar benimle ve şimdiye kadar Türkiye’nin en iyi müzisyenleriyle çaldım hep.

Açlık işini hallettikten sonra mutlaka bulaşmanız gereken bir şey

“Aşk”ı nasıl tanımlarsınız? Bu kadar, çok zor beğenen biri olarak

Aşk şarkıları ilk başlarda yazmadım daha sonraları yazdım, kendi hayatımla paralel olarak yazdım, kimilerinde kurgu olarak yazdım; ama ciddi aşk şarkıları yazdım doğrudur. Herkese öneririm yani âşık olmasını.

Son olarak şunu sormak istiyorum, birazdan İstanbul’un güzel kültür ve sanat merkezlerinden birinde sahne alacaksınız, yerel yönetimlerin bu anlamda sanata ve sanatçıya yaklaşımını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Şimdi sanatı yerel yönetimlerin desteklemesi onu yaşatmak için en azından böyle mekânlarda  hareketler yapmasını mantıklı olarak karşılıyorum. Bir gereklilik olduğunu da düşünüyorum. Fakat tabi yerel yönetimin düşüncesine göre bunlar farklılık gösterebiliyor, kimi yerde daha fazla, kimi yerde daha az, kimi yerde başka türlü, ama bir şekilde sanat insanların hayatında olan bir şey, açlık işini hallettikten sonra mutlaka bulaşmanız gereken bir şey.

Tabi bütün her şeyi belediyelerin bu faaliyetlerinden beklemek abestir. Ama bütün lokaller sırf müzik için de değil, workshoplar için, sergiler için, konuşmalar için, her şey için gerekli ve güzel olduğunu düşünüyorum.

İyi ki varsınız, iyi ki sizi tanıdık. Müziğiniz daima bereketli olsun dileklerimle, çok teşekkür ederim.

Bu güzel sohbet için ben teşekkür ederim.

Kübra Ünlü – Bülent Ortaçgil Röportajı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir