Menü Kapat

Kübra Ünlü – Bedia Akartürk Röportajı

Kübra Ünlü – Bedia Akartürk Röportajı

Kübra Ünlü – Bedia Akartürk Röportajı

Avuç kadar bir kadın

Kübra Ünlü – Bedia Akartürk Röportajı

Yıllarca ekran aracılığı ile izlediğim bir sanatçı. Her sanatçı kadar önemli ve değerli. Yaptığım televizyon programında konuğum olması için davet etmiştim. Kendisi ile ilk defa tanışacaktım.

Çocukluk yıllarımdan bugüne kadar, sevdiğim, saydığım, kıymetlilerimin hepsini bu program vesilesi ile yakından tanımıştım.

Bir gün dedim ki Bedia Hanımcım hadi buluşalım da şöyle kaynata kaynata bir sohbet edelim. Dedi ki “tamam şekerim”. “Şekerim” sözcüğünü en şeker telaffuz eden şeker kadın ile söyleşimiz, işte böyle başladı.

“Şekerim” sözcüğünü en şeker telaffuz eden şeker kadın

Üsküdar’da bir stüdyoda 5 yıl boyunca her sabah hazırlayıp iki saatlik bir canlı yayındı. Kanal A televizyonun da Üsküdar’da Sabah Programım kendime bu anlamda kıymetlilerimle tanışma adına en büyük kıyağımdı. Bedia Hanım da o isimlerden biriydi.

Heyecanla kendisini karşılayacağımız zamanı beklemeye koyulmuştuk. Asistanım, yönetmenim hepimiz evimize gelecek misafirimiz için organize olmuştuk. Her zamanki saatimizde stüdyoya, yine her daim olduğu gibi gelmiştik ki, daha kapıdan içeri girdiğimde görevliler ”Kübra Hanım, konuğunuz geldi, genel yayın yönetmenimizin (Kanal A İstanbul Televizyonu Genel Yayın Yönetmeni) odasında sizi bekliyor ”dediler.

Odaya yöneldiğim de tüm katları seslendiren bu avuç kadar kadının sesini duydum. Sarıştık, seviştik, öpüştük… Öğrendim ki anlaştığımız saatten tam iki saat önce, şoförümüzle anlaşmış ve gelmiş. Sabahın altısında… Gelmiş, mutfağa girmiş, çayını yapmış, sesini ısındırmış, üzerine kostümünü giymiş, yöneticimizle birlikte kahvaltısını etmiş, tam tekmil hazır bendenizi bekliyorlar. Mahcubiyetimi ve utancımı size anlatamam.

Ogün de tüm diğer büyüklerimi ağırladığımda gördüğüm ve tanık olduğum da  anladığım ve hissettiğim  gibi ancak yürekten bir sevgiyle işine ömrünü vakfetmişler, böyle büyük isimler oluyorlar… Sonrasında çok özenli ve değerli bir dostluğa döndürdüğümüz hayat tanışlığımız devam ede gelir. Çok çeşitli vesilelerle bir arada vakitler geçirdik, sonra bir gün dedim ki Bedia Hanımcım hadi buluşalım da şöyle kaynata kaynata bir sohbet edelim. Dedi ki “tamam şekerim”. “Şekerim” sözcüğünü en şeker telaffuz eden şeker kadın ile söyleşimiz, işte böyle başladı.

Kübra Ünlü – Bedia Akartürk Röportajı

Bedia Akartürk

Hayata çok küçük başladım. Küçücüktüm, orda burada her yerde türkü okurdum, bizim oralarda tepelik bir yer vardı, çıkardım oraya başlardım bağıra bağıra türkü okumaya. Bütün gün bu böyle devam ederdi, bulunduğum yere de fırın çok yakındı. Fırıncı kimi zaman “şu kızcağıza gidin bir lokma ekmek verin “deyip bana da yiyecek bir şeyler gönderirdi. Yani anlayacağınız ben çok küçük yaşlarda ekmeğimi kazanmaya; türkü okuyarak başlamıştım.

Sonrasında da yaşımı büyüttüler de radyoya ses imtihanına girdim. Hatta o zamanlar kızların yaşı evlendirilmek için büyütülürdü. Biz verdiğimiz dilekçenin altına not düşmüştük, “evlenmek için değil” radyodaki ses imtihanına girmek için yaşının büyültmesini istiyoruz” diye. Sonra beni giydirdiler, süslediler, tayyorlar falan böyle işte, mahkemeye çıktık, neyse hâkim bana soruyor “niye yaşınızı büyütmek istiyorlar” diye, neyse o sırada elindeki dilekçede o notu gördü. Sonra bana baktı herhalde bir şeye benzetemedi ki ”heh hem de ses kraliçesi olacakmış” dedi.

Okul çağında başladığım için radyoya, eğitimi çok önemsiyorum. Herkese nasip olmaz, temel sağlam atıldı.

O ses sınavında hangi türküyü söylemiştiniz?

Ege türküsüydü, ”beş parmaktan inmem ben, gümüşlü de martinimi vermem ben ”adı türkü…

Bütün olay bir şeyi severek yapmak, severek yaptığın her şey, hiçbir zaman yabana gitmez. Severek ve isteyerek yap.

Kübra Ünlü – Bedia Akartürk Röportajı

Çalmak söylemek, en büyük eğlencemizdi

O yıllarda bu tür olaylara çok da hoş bakılmaz hatta çocuklarının bu mesleği yapmalarını istemezlermiş. Sizin evde durum neydi?

İzmir’deydik biz dikkatini çekerim. Ayrıca o kültürle yoğrulmuşlar. O sıralarda adet ud çalmayan kızı evlendirmezlermiş. Hatta babam annemi istemeye gelecekmiş, sorup soruşturmuşlar, ”kızın maharetleri nelerdir” diye. Annemlerin kulağına geliyor bu ve annem bunun üzerine hemen ud çalmayı öğreniyor, düşün yani.

Bizim evde akşam yemeği oldu mu, herkes maharetini ortaya dökerdi, çalmak söylemek, en büyük eğlencemizdi. Şimdi böyle bir ortamda büyüdüm ben. Ödemiş Musiki Cemiyetinde o yıllarda ben tek kızdım. Babam orada çalardı, ben de babamla gidip geldikçe o cemiyette büyüdüm. Sonra buradan radyoya girdim.

Sonra aradan yıllar geçer ve Bedi Akartürk küçük, büyük herkesin sevgilisi olur. Sahneler, gazinolar, televizyon programları, derken gün geldi ve evlendi. Bu süreçte bir ara vereyim bu işlere dedi mi, her iki durumu birlikte nasıl yürüttü?

O da insanın kabiliyeti, gayreti, sabrıdır. Sabırla, sabırla, sabırla.

Kübra Ünlü – Bedia Akartürk Röportajı

Sabretsinler, yarın mükâfatını alacaklar

Bugün böyle yürümüyor sanki bu işler, aile birlikteliğinin devamı için sizin tavsiyeniz nedir?

Sabretsinler, yarın mükâfatını alacaklar, saygınlıklarını elde edeceklerdir. Hadiseler yapıp o gün gazeteye çıkmak önemli bir şey değil. Sanat için gazeteye çıkmak önemli, güzel…

O dönemlerde sizi üzen haberleriniz çıktımı peki?

O zamanda da olmadı. Hafta sonu diye bir gazete vardı, öküzün altında hep buzağı ararlar ya, onlarda o dönem bir benim üvey kızım var onunla ilgili bir şeyler yazdılar. Oda sonra yalan dolan çıktı işte onda da sonra sustular, başka da bir şey olmadı bu anlamda… Yormadılar ama ben de meydan vermedim.

Ama şimdi devir meydan verme mi oldu sanki?

Tabi, şimdi ne yapıyorlar komploları kuruyorlar. Basına haber verip gel diyorlar, sansasyonlar ile ortaya çıkıyorlar. Bana ters geliyor.

Ne eksikte peki, böyle yapıyorlar?

Sanat eksik. Kendinden emin değil, bir şeylerle örteyim, öne çıkayım. Öyle saygınlık elde etmeye çalışıyorlar. Ben onla vakit geçireceğime, bir türkü çalışırım. Ardaki fark bu şekerim. Bir de benim sesime gitmiş boyum.

Ufak tefek olmak ayrıca çok avantajdır canım…

Ekranda kendinizi izlediğinizde neler hissetmiştiniz?

O zaman Ankara Radyosundaydım. Erkan Başbuğ toplu programlar yapıyordu. Bir “Emmoğlu “ türküsü vardır. Yine Ege Türküsü, onu bana okutmuştu. Cumhuriyet Bayramıydı. O gün yayınlanmıştı. Ortalık ayağa kalktı tabi. Sonra ben o yaşta bu türküden altın plak aldım.

Kaç tane bu plaklar?

Altı tane altın plak, bir altın bağlama, valla unuttum, bak “Zühtü “var, bu ”Emmoğlu “var. Ayol diğerleri de işte Ödemişte müzede. Ne bileyim ben kaç tane var…

Kübra Ünlü – Bedia Akartürk Röportajı

Kim derdi ki o ev benim yıllar sonra müzem olacak

Müze ve Ödemişten bahsedin o zaman bize?

Ben gittim, belediye başkanına, ben dedim. Ödemiş Musiki cemiyetinde yetişmişim ben, gittim elimdeki çeyizlerimle…

Yani elimde Ödemişle ilgili, benimle ilgili ne kadar doküman resim varsa, ödül varsa, aldım gittim işte. Mahmut Badem Beye, Allah razı olsun ondanda.”bu müzeyi bana kur, ben çeyizimi indireyim, bu buraya yakışır”. Gösterdim tüm dokümanları, eve geldiler, evdekileri gördüler. Dediler ki tamam…

Sonra karar aldılar ve benim okuduğum ilkokulumun karşısında bir ev tahsis etmiştiler. Benim çocukluğumda da vardı o ev, o ev bana o zaman saray diye görünürdü, havuzu vardı, havuzun başına geçer türkü söylerdim düşün… Kim derdi ki o ev benim yıllar sonra müzem olacak. Ne kadar Allaha şükür etsem azdır, inan… Arzum, bir hizmette bulunmaktı, onu da Allah bana nasip etti.

Kübra Ünlü – Bedia Akartürk Röportajı

O beni izlerken koltukta, vefat etti

Bütün bu serüvende, rahmetli eşinizin de çok büyük katkısı var…

İnanılmaz hem de, Allah rahmet eylesin, o da Birgi’de yatıyor biliyorsun. Hem de nasıl emeği var inanılmaz Kübram… Tek desteğim, inanılmaz bir insandı O. Yıllar önce Anadolu’da böyle değildi, bu kadar açılımlar olmamıştı daha düşün… Anadolu’da benim yanımda öyle dağ gibi gezmesi, onun benim yanımda kanat açması, yüzde yüz benim bu gün ki saygınlığımı kazandırdı. Gani gani Allah rahmet eylesin. Ona çok şey borçluyum, çok özlüyorum.

Bu inanılmaz bir duygu, 48 sene bir arada yaşadık. Hiç kırılmadı, üç tane çocuğunu büyüttüm. Ben ikinci evliliğiyim eşimin. On tane çocuğu olsa yine büyütürdüm. Çok saygıdeğer bir insandı. Üçüncü seneye giriyoruz Kübra daha ben henüz yeni bir türkü hala çalışamadım biliyor musun? Daha yeni yeni çalışmalara başladım. Beni hiç üzmedi. Ben canlı yayındaydım Ankara’da, O beni izlerken koltukta, vefat etti… O başka türlü bir turnaydı.

Peki, zor zamanlarda geçirmediniz mi?

Hep mi düz gitti evliliğimiz, tabi ki hayır, elbette oludu bizimde münakaşalarımız. Dünyanın türlü olaylarıyla karşılaştık. Olan hataları beraber örtmek, birisi bağırırken diğerinin susması, karı-koca beraber göğüs germesini bildik biz. Bildiğin gibi değil, bu sanatı sürdürebilmek, hele ki o zamanda bildiğin gibi değil yani, sabretmesini bildin mi, hak ettiğini buluyorsun. Çok yıkmak istediler.

Bedia Akartürk hiçbir zaman birinin koltuğunun altına girmedi, bir gazino patronun, bir bağlamacının, bir tüccarın, koltuğunun altına girmedim ben. Kocamla beraber, bayrak elimde, azmettim, sabrettim… Onun için biz hep çok mutlu olduk, onun için çok mutluyum ben. Arkama baktığımda, alnım açık, yüzüm ak, vicdanım rahat… Belki çok zengin olmadım, ama çocuklarımı büyüttüm, kimseye muhtaç olmadım, kimseye muhtaç da değilim, Allaha çok şükür.

Kübra Ünlü – Bedia Akartürk Röportajı

Son söylenecek lafı başta söyleyen bir güfteyi dinlemem

Çok güzel söyledikleriniz, bu anlamda sizlerin hayatlarını gözlemlemek dahi bir evliliğin doğru yol alması için bir yol gösterici olacaktır.

Bak sana ne diyeceğim, şimdikiler sabretmesini bilmiyorlar. O zamanlar paranı alamazsın, sahneye çıkarsın ödemeleri yapmazlar, Ben dikiş bilirdim, para yok, oturur, sabahlara kadar çocuklarıma bayramlıklar dikerdim sabahlara kadar. Çocukları giydirir öyle kapının önüne çıkarırdım. Ama şimdi kadınlarımız öyle sabırlı değil ki ben birde çalışan o döneme göre para kazanan bir kadındım düşün… Bu bana gurur verirdi. Allah her şeyi gören, her şeyi bilen Kübracım, insanın Allah sonunu hayretsin.

Birazda şarkılara, türkülere dönelim ki siz onlara aranjmanlar diyorsunuz ve sevmiyorsunuz?

Bir klasik müzik dinlerim, beni dinlendirir. Beni dinlendirecek müzikleri dinlerim. Ama o saçma sapan sözlerle yapılmış müzikleri dinlemem, sevmiyorum. Klasik müzik deki o armoni, sesler, akım dinlerim, ama en son söylenecek lafı başta söyleyen bir güfteyi dinlemem.

Ve diyorsunuz ki, askere gidene türkü okunur, evlenecek kıza türkü okunur… Bu türkülerle evlenecek, bu türkülerle askere gideceksiniz, gün gelecek siz o türküleri söyleyeceksiniz

Doğru söylüyorum şekerim, yalan mı? Şimdi bir kız evleneceği zaman kına gecesinde o türkülerle gözleri dolar mı dolmaz mı? Ne okuyacak, mutlaka “Yüksek yüksek tepeler ev kurmasınlar “diyecek. Askere giden bir delikanlı yine türkülerle sabır bulacak… Onlara bağlanacak. Onlarla uğurlanıp, onlarla karşılanacak. Bunlar bizim kökümüz, oluşumumuz, vazgeçilmezimiz… Daha ne diyeyim…

Kübra Ünlü – Bedia Akartürk Röportajı

Ne kadar hizmet edersem halkıma, o kadar mutlu olacağım

Yıllarca, Türkiye-Almanya arasında geçti ömrünüz, hiç mi yorulmadınız, vazgeçmediniz?

Bak Kübra bir yöneten var bizi. O her yerde, O bir çizgi çiziyor, sen istesen de ondan dönemiyorsun. İşte o sebeptendir ki ben hep şöyle düşündüm, ben orada da hizmet etmeliyim, oradaki gençliğinde bu türküleri duyması, özünü, kültürünü öğrenmesi lazım. Onların da bu türkülere ihtiyacı var. Çok şükür ki Allah bana güzel bir meslek vermiş, Allah bana sesimi bağışlasın, ben daha çok yıllar bir oraya bir buraya her yere giderim. Allah elden ayaktan düşürmesin. Son demime kadar sesimle ne kadar hizmet edersem halkıma, o kadar mutlu olacağım…

Hanımefendiciğim hani dikiş dikerim dediniz, şöyleyim böyleyim dediniz, peki böyle bir hatunun mutfakla arası nasıl?

Bir vakit yok, iki mutfağı çok severim. Üç yumurtanın dolmasına kadar yaparım, artık sen düşün canım… Ne diyeyim ben sana artık… Demiş ya Karadenizli “hamsinin kafasından kompostosunu yaparım” karşısındaki demiş ki “e tamam yeter”…

Bu güzel sohbet için canı gönülden teşekkür ediyorum. Son olarak söylemek istedikleriniz?

Bir kere türkü okuyanlar, hangi yörelilerse bir kere kendi yörelerinden yola çıkacaklar. İlk önce onları çalışacaklar. Bir de yöre sanatçılarından türkünün orijinalini dinleyecekler. O zaman doğruyu okurlar. Birde bu aranjmanları dinleyip kulaklarını kirletmeyecekler. O zaman kulakları hakikaten bozulur. Öyle kolay değil, memleketimizin türküleri çok zor, ufacık bir yerden bir yere geçilirken bile ne değişiklikler var. Dolayısıyla türkü çalışanlar kulaklarını aman kirletmesinler. Kolay değil öyle…

Kübra Ünlü – Bedia Akartürk Röportajı

Her yörenin kendi kralı, kraliçesi, imparatoru vardır

Son soru, son günlerde sanatçılar yerine veliaht bırakıyorlar, sizin de bir veliahttınız var mı?

Türkülerde öyle bir şey olur mu, olmaz. Türkülerde olmaz. Bir gelir bir yöreden söyler o güzel söyler onun olur, başka bir yarın öbür gün gelir daha güzel söyler o olur. Türkülerde hayır olmaz böyle bir şey. Türkülerin her birinin ayrı güzelliği vardır. Her yörenin kendi kralı, kraliçesi, imparatoru vardır. Yöredir, yöre… Ben mesela Azeri söyleyemem, ya da Karadeniz söyleyemem, niye dilim dönmez bir kere… Hiç mi okumadım, okudum. Ama çok çalıştım düz okudum. Yörenin her dönem veliahtları vardır. Yani yok öyle bir şey türkülerde olmaz canım…

Ben bu çok özel çok güzel söyleşi için çok teşekkür ediyoruz. Gittiğiniz yerlere selamlarımız var, büyüklerin ellerinden küçüklerin gözlerinden öpüyoruz. Tatlı diliniz, güler yüzünüz daim olsun. Sağlıklı gün, ömrünüz olsun inşallah…

Allah sana da güzel ömürler versin benim güzel yavrum. Bende herkese selamlarımı iletmek istiyorum senin aracılığınla, okurlarınıza da sevgilerimi gönderiyorum…

Kübra Ünlü – Bedia Akartürk Röportajı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir