Menü Kapat

Kübra Ünlü – Lale Belkıs Röportajı

Kübra Ünlü – Lale Belkıs Röportajı

InterviewiconHep onurlu kadınları oynadım

Kübra Ünlü – Lale Belkıs ( Belkıs Durmaz ) Röportajı

Lale Belkıs, 28 Kasım 1938 tarihinde İstanbul Eyüp’te yedi odalı bir evde doğdu. Gerçek adı Belkıs Durmaz’dır. Durmaz ailesinin altıncı ve son çocuğu olarak dünyaya geldi. Beyoğlu Olgunlaşma Enstitüsünden mezun oldu.

Olgunlaşma Enstitüsünde düzenlenen defilede mankenlik yapması istendi. Defilede giydiği bu kıyafetler iki aylık bir geziyle dünyanın pek çok ülkesinde sergilendi ve Belkıs’ın da bu kıyafetleri tanıtması istendi.

Türkiye’nin ilk Millî mankeni

1954’te kardeşlerinin de yardımıyla babasından gizli olarak bu gemi yolculuğuna çıktı, adını da değiştirdi. Türkiye’nin ilk milli manken unvanına sahip oldu. 1960’da Pangaltı Tiyatrosu’nda sahnelenen ‘Evlilik Dolabı’ oyununda İsveçli kadını oynadı. Bir süre İpek Film Stüdyosu’nda dublaj yaptı. Sophia Loren, Ava Gardner, Cahide Sonku’yu seslendirdi.

Sinemaya 1966’da ” Ölüm Tarlası ” filmiyle geçti. ” Bitmeyen Korku “, “Harun Reşit’in Gözdesi”, “Feride”, “Bir Demet Menekşe” gibi filmlerde oynadı. 1984 tarihli Atıf Yılmaz klasiği ‘Dağınık Yatak’ o dönemde rol aldığı filmlerin en önemlisiydi.

Müziğe 1967 yılında başladı. Nota, solfej, şarkı çalıştı, şan eğitimi aldı. “Playboy”un da aralarında bulunduğu İstanbul’un en seçkin gece kulüplerinde sahneye çıktı. İngilizce ve Fransızca şarkılar söyledi. Anılarını yazdığı “İpek Çoraplar” adlı kitabı vardır. Resim sanatı ile de yakından ilgili olan Lale Belkıs, sayısız sergi ile de adından söz ettirmeyi her daim başarıyor.

Kötü kadını değil, mücadeleci, onurlu kadınıyım

Manken, oyuncu, şarkıcı, yazar, şair, tasarımcı ve ressam. Olgunlaşma Enstitüsü mezunu olarak “Yoktan var etmeyi bilmenin, insanı marifetli kıldığına” ve hayat felsefesinin canlandırdığı karakterlere yansıdığını düşünüyor.

Lale Belkıs, Türk sinemasının kötü kadınıydı. Kötü olan bendim güya fakat neredeyse her filmimde “iyi” karakter gelip, sevgilimi, kocamı elimden aldı ”diyor ve ekliyor Yeşilçam’ın “Kötü kadını değil, mücadeleci, onurlu kadınıyım” diyor.

Hakkı Devrim’in isim babalığını yaptığı ve gerçek adı “Belkıs Durmaz” olan Lale Belkıs, ATV de yayınlanan “Hayat Devam Ediyor” adlı dizide canlandırdığı karakterle son günlerde adından yine sıkça söz ettirir oldu. 74 yıllık güzel ve lezzetli bir hayatın hikâyesini konuştum.

Kübra Ünlü – Lale Belkıs ( Belkıs Durmaz ) Röportajı

Hayat Devam Ediyor dizisiyle yıllar sonra ekranlara döndünüz. Bu projeye nasıl dâhil oldunuz?

Beyaz Melek’ten beri Murat Bey’i (Murat Tokat) tanıdığım ve Mahzun’u (Mahzun Kırmızıgül) çok sevdiğim için ve gerçekten güzel çalıştığımız için kabul ettim. Tek kelime konuşmadan kabul ettim. Mahzun ile Beyaz Melek’te de bu dizi için de hiçbir zaman karşı karşıya gelmedik, görüşmedik.

Ben aktif bir kimseyim

Nasıl yani, hiçbir görüşmeniz olmadı mı?

Çünkü bizim; belirli bir sanatçı ağırlığımız var. Benim için düşünülen şey çok güzeldi ve karakterli bir durumu vardı, onun için ayrıca bir şeyler görüştürmeyi gerektiren bir durum söz konusu hiç olmadı. Beyaz Melek’te de, bu dizi için de. 33 bölüme hiç başka bir şey konuşmadan imzamı attım. Memnunum.

Peki, bu dizi sizin oyunculuğunuz adına bir vitamin etkisi yarattı mı?

Ben aktif bir kimseyim, bunu gözden kaçırmayın. Yaşamımda her sonraki gün için hayatı devam ettirmeye çalışmışım. Bu resim oldu, kitap oldu, yazdığım şarkı sözleri, şiirleri oldu.

Sinema İçin Halk Benden Olur Olmaz Şey İstemiyor

Elbette, ancak sinema adına?

Şimdi sinemada bana çok güzel yer verilmiş ve ben onu almışım. Halk da ben de benden olur olmaz şey istemiyor, istemedim. O yüzden ağırlığı olan bir rol olunca memnuniyetle kabul ettim.

Kübra Ünlü – Lale Belkıs ( Belkıs Durmaz ) Röportajı

Hayatım Boyunca Hiç Kimseden Beklentim Olmadı

Yeşilçam döneminden eski arkadaşlarınız yerine; oyunculuk teklifini, sinemaya müzik sektöründen girmiş olan Mahzun Kırmızıgül’den almanızı nasıl yorumluyorsunuz?

Görünen bir şey var ki ben besteleri olan, sinemada onur sahibi olmuş, Altın Portakal almış bir sanatçıyım. Dolayısıyla tekstte de böyle bir rol varsa, müzikle ilgisi olan, hakla alışverişi olan biri olarak beni düşünmüşler. Ben hayatım boyunca hiç kimseden bir şey beklemedim. Kendi üretimlerimle yaşadım. Bana yakıştığını düşündüğüm işleri kabul ettim, içinde var oldum. Başka hiçbir ayrım yapmadım, yapmayacağım.

Ama sorumun cevabını hala alamadım?

Sizin ne sorduğunuzu tabi ki anlıyorum, neden Yeşilçam’dan gelmedi? E gelmedi ne yapalım, onlara sorun neden çağırmadılar. Açıkçası bu sorunun cevabını ben de bilmiyorum.

Dizide canlandırdığınız karakter adına gelen tepkiler içerisinde en çok sizi ne memnun etti?

Bir izleyici şöyle bir şey dedi “ siz girdiniz ve oyununa hemen bir renk geldi, havasını değiştirdiniz” dedi. Tabi çok memnun oldum, yazan, arayan duygularını paylaşanlar beni de sevindiriyor. En çok da yönetmenimin yayının ertesi günü arayıp teşekkür etmesi çok hoşuma gitti.

Siz hangi dizileri izlersiniz?

Muhteşem Süleyman, Öyle Bir Geçer Zaman Ki, Dila Hatun v.s. hepsini izlerim, izlemem diye bir şey yok. İzlemem de lazım. Zaten oyuncu olup da izlemedim diyene de inanmam. Kim ne yapıyor, nasıl oynuyor, ne yanlış, ne fazla.

Düzende Kıymet Bilmemek, Önem Vermemek Var

Bir dönem, yaptığınız resimler ile hayatınızı idame etmişsiniz? Geçiminizi şimdi, nasıl sağlıyorsunuz?

Düşünün benim 850 lira emekli aylığım var. O emekli aylığından da çalışıyoruz diye vergimiz de kesiliyor. Ankara’da bir dairemiz vardı, sattık. Moda’da bir evimiz daha vardı sattık. Karaburun’da bir evimiz vardı sattık. Aileden kalan bir ev vardı sattık, resimlerimi sattık. Hayatı böyle devam ettirdik. 15 senedir de müzikten telif alıyorum, toplamı 2000 lira.(Kahkahalar)

Açtığınız için söyleyeyim, nelere bozuluyorum biliyor musunuz?

Sanatçıya hiç saygı yok.

Sanatçının da sanatçıya saygısı yok. Mesela benim “Ya Hep Ya Hiç” diye bir şarkım var, “Erkekler Ağlamaz” diye bir şarkım var. Aynı isimle yeni şarkılarmış gibi ortaya çıkarıyorlar. Bir Grek parça vardı, “Yaşamak İçin” sözleri bana ait, müzik Grek. Arkadan bir yapımcı Sibel Can’a verdi, “çok bilmem nesin sevgilim” diye çıkardılar.

Yani sanatçıların da sanatçıya saygısı yok, yapımcıların da sanatçıya saygısı yok. Anlık yaşıyorlar, düşünmüyorlar acaba ben hata yapıyor muyum diye. Üzülerek söylüyorum maalesef hiç kimse ne emeğe, ne kişiye saygı duymuyor. Düzende kıymet bilmemek, önem vermemek var.

Kübra Ünlü – Lale Belkıs ( Belkıs Durmaz ) Röportajı

Hayatımı Elbise Gibi Giymişimdir

Filmlerde, dizilerde izlediğimiz bu kadının yaşamında hep müthiş bir konfor var, gerçek Belkıs Durmaz’ın hayatı nasıldır?

Onun hayatı hep üretimle geçti, geçer. Lale Belkıs ismini bana sevgili Hakkı Devrim vermiştir biliyorsunuz. Ama Belkıs Durmaz elbiselerini kendi yapar. Evimde mutluyum. Başka bir yaşantıyı hiç tahayyül etmedim. Ayrıca dünyada ve bizim Türkiye’mizde bizim şaşa yapacak durumumuz yok ve ben bunu sevmiyorum. “Ben” olayım istemiyorum, “birlikte” mutluluğu seviyorum. Diğerini biraz ayıp buluyorum.

İstesem ya da isteseydim çok kolay olay yaratabilirim, yaratabilirdim, ama ben onu hiçbir zaman istemedim, istemem. Yakışmaz, neden yakışmaz, hastalık var, dert var, geçim sıkıntısı var, şehitlerimiz var… Dolayısıyla yapamam, utanırım, kendimize sahip çıksak iyi olur.

Hadsizlik ve haksızlık çok var. Hep didaktik bir insanım demiyorum. Gözlemci olarak hayatı yaşamayı, neyin, yanlış, neyin doğru olduğunu gözlemleyip kendime uygun olanını almayı severim. Çok keyifli bir insanımdır ayrıca. Ancak kontrolü hiçbir zaman bırakmam. Bana yakışır mı yakışmaz mı diye sorgularım. Elbise gibi giymişimdir hayatımı.

Hayatımın dönüm noktasıdır dediğiniz bir yaşanmışlığınız var mı?

Hiç böyle bir şeyim yok emin olun. Doğdum, ağaçlarda, bahçelerde büyüdüm. “İpek Çoraplar” adlı kitabımda bu kısımları anlattım. O bahçelerde bile kendimce çamurlardan heykeller yapardım. Fırınlar, ocaklar yapardım. Yani hep bir şeyler yapmak gibi bir durumum vardı. Bir şey buldum, bir şey oldum derseniz; o her neyse bitiyor.

Yaşam Hikâyeme, Estetikle, Darbe İstemiyorum

Maşallahınız var, yetmiş dört yaşındasınız. İnsan kendini bu yaşa kadar, estetiksiz, nasıl böyle güzelleştirir?

Emin olun hiç bir şey yapmadım, şimdi şimdi bazen “Acaba estetik yaptırsam mı?” diye düşünüyorum. Ama yaşam hikâyeme bir estetikle, daha düzgün gözükme adına darbe istemiyorum. Estetik duyguları saklıyor. Bir de hep aynı eczaneden çıkmış, aynı mamul gibi. Ajda’mın üstüne bu söylediklerimi kondurmam, o ne yapsa haklıdır. Sanat mutlaka farklı olmaktır, aynı olunca olmaz. Ama herkes birbirinin aynısı olmasın, o ne öyle…

Güzelliğinizin bir sırrı, formülü var mı?

Yok, canım öyle mucizevî şeyler. Hayatımda bir gün bile rejim yapmadım. Yıllardır bu camianın içerisindeyim ama hiç sarhoş olduğumu bilmem, kontrollüyümdür. Aşırı hiçbir şeye düşkünlüğüm olmamıştır. Bulduğuyla yetinen biri de olmadım, hep en güzelini, arayan bulan insanımdır.

Olmadığı zaman “ay ben intihar edeyim” düşüncesinde de hiçbir zaman olmadım. Tanrı size güzel şeyler nasip eder, ancak onu kaçırdığınızda bir daha zaten elinize geçmiyor. O yüzden her şeyin kıymetini bilmek gerekir. Yani hiçbir şeyi kötü olarak görmem, siyahın bile beyaz bir yanı var.

Yazdığınız yeni kitaplar var mı?

Elimde bitmiş üç kitabım var. Ama bir tane aşka dair var. O öylece duracak sanırım. Çünkü herkes aşka dair bir şey çıkardı.

Yakın zamanda sergi var mı? Resimlerinizden şimdiye kadar kaç tane sattınız ve sattığınız parçalar için içiniz acır mı?

Var olmaz mı, o hep vardı, hep olacak. Eserlerim satıldığı zaman, gittiği için üzülürüm. Ama o bir başka yerde yaşayacak ya bunu bilmek de güzel bir duygu. Hep şunu söylerim, sanatçılar, kalıcı bir şeyler yapmalıdırlar, bir Lale Belkıs yaşadı, gitti olsun istemem. Bak Erol gitti (Erol Günaydın) ama muhteşem bir isim bıraktı. Altan, Erol, Haldun, tiyatroda ilk onlarla oynadım, onlar nefis insanlardı. İşte onlar gibi kalıcı, örnek olmak çok güzel bir şey.

Şarkı, Ruhunu Sözlerle Bildirmektir

Bugünün isimlerini değerlendirdiğinizde böyle kalıcı olacağına inandığınız isimleriniz var mı?

Yıldız Hocanın (Kenter), Ajda’mın üstüne laf söyletmem, Zuhal’i (Olcay) çok beğenirim. Yeni nesil isimlerden Sıla’yı çok beğeniyorum. Murat Boz, Mustafa Sandal, Mustafa Ceceli, Teoman’ı beğenirim. Ama eskiden şarkılarda bir felsefe vardı, şimdi boş ve lüzumsuz sözler, melodiler. Şimdi, “Hadi gel bize gidelim, bir de çocuk yapalım”,  bunları sevmiyorum anlatabiliyor muyum?

Tamam, Tarkan’ı da severim ama o da dans etmese ne iyi olacak. Hiç gereği yok, ruhlarından koparcasına söylediklerinde kalıcı olacaklar. Şarkı, ruhunu sözlerle bildirmek demektir. Şu yoğunluğum geçsin beklettiğim bir şarkım var, onu yapabilirim, belki dizi de kullanabiliriz.

Kübra Ünlü – Lale Belkıs ( Belkıs Durmaz ) Röportajı

Onurlu Kadınları Oynadım

Dizilerde, sinemada şimdinin “kötü kadın” karakterlerini canlandıran oyuncuları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Şimdi bakın, eğer karakter kendiliğinden öyle çıkıyorsa esas rol odur. Bir de hangisinde var ki “kötü kadın”?

Hürrem mesela? (Muhteşem Yüzyıl Dizisi – Meryem Uzerli )

Çok zorlama, zorlama, inandırıcı değil. İnandırıcılık olmayınca olmaz. Mücadele eden kadını vermek yok ki. Ama bu tür rollerde yönetmen de ona müsaade edecek, kurguyu orada kuracak. Yaşama baksanıza, geliyor kadının biri senin yuvanı bozuyor. Sen orada mücadele verirsin, kötü kadını oynamazsın ki. Ben bunları “kötü kadın” diye kabul etmiyorum. Oynadıklarımda da hep mücadele eden kadını, onurlu kadınları oynadım.

Lale eğer yüzüne bir estetik yaptırsaydı

Eşiniz Yalçın Otağ, bir söyleminde demiş ki “Bunca yıllık evliliğimde hiç boşanma noktasına gelmedik, ancak “Lale eğer yüzüne bir estetik yaptırsaydı, bu bizim boşanma sebebimiz olurdu”, doğru mu?

Evet gelmedik. Çünkü o bana saygılı, ben de ona. İki ayrı insanın, cinsiyetin aynı olmasını beklemek kadar saçma bir şey olamaz. Ayrıca boşanmak çok kolay. İlk eşimle evliliğim bir gençlik durumu idi, altı yıl sürdü ve bitti. Ancak saygım sonsuzdur. Yalçın’la 38 yılı bitirdik. Boşanmayla ilgili olabilir o kadar durumlar vardı ki hayatımızda, ancak ikimiz de o kadar dik başlılıkla halletmişizdir ki sorunları. Gelelim yüzüme estetik meselesine, der öyle şeyler, şekerdir o ama o kısmı yalan, gerçekten. (Kahkahalar)

İstanbul deyince neler söylersiniz?

Çocukluğum yalılarda kirada oturarak geçti. Yazılıp çizilenler gibi öyle yalılar bizim olmadı. Hep kiradaydık yani. Yalılarda hep rutubet olurdu, 80’lerde Moda’ya şimdiki oturduğum bu eve geçtik. Denizi biraz uzaktan göreyim dedim. Ziverbey’e planörlerin indiği günleri bilir, bisikletle buraları turlardım. Düşünün pilot nedir bilmiyordum.

Pilot, uçak göreceğim diye Kadıköy’den Ziverbey’in oralara gider beklerdim. Şimdi hiçbir şey görmüyoruz o ayrı. O günlerde ona çok şaşırırdım, şimdi artık hiçbir şey şaşırtmıyor beni. Bir de şunu unutmayın biz göre göre olması gerekeni bulduk, öğrendik, zorluklardan var etmeyi öğrenerek büyüdük. Cumhuriyet kadınıyız.

Kübra Ünlü – Lale Belkıs ( Belkıs Durmaz ) Röportajı

Yazmadıklarımız Çok, Artık İnsanlara Öğüt Vermek İstiyorum

Peki, bu güzel yaşam hikâyesinde içinizde hayalinizde kalan, bir şeyler var mı?

Yazmadıklarımız çok, en azından bende çok var ama yazmamam lazım. Hatalar hepimize mahsus. İstemeden biz de hatalar yapmışızdır. Onlara girersek çıkamayız. Kimseyi kırmak istemiyorum. O yüzden bunu yapmayacağım. Ancak hala istediğim bir şey var.

Şehir hayatından vazgeçemem ama yakınlarda bir yerlerde bir çiftliğim olsaydı güzel olurdu. Gideyim, döneyim. Kendim ekeyim, kendim yetiştireyim. Hayvanlarım olsun. Ama yine çalışayım. Bir de artık insanlara öğüt vermek, talebeler yetiştirmek istiyorum. Söyleşiler, paneller yapmak istiyorum. Yaşam kolay değil.

Babam, Muzaffer Gemisi İle Hacca Gitmiştir

Geçmişe baktığınızda özlediğiniz ne var?

Doğduğum evi, evimi özlerim. Oradaki yaşantımı, o özgürlüğü. Ne demiş düşünür; “bilmek felaketine uğradım”, o yüzden, o hiçbir şey bilmeden içten gelen duyguları özlerim.

Yarına ait korkularınız var mı?

Sağlık. Korkularım değil, artık ölüme bile alıştık biliyor musunuz? Nasıl olsa gidiciyiz. Altı kardeştik, üç kardeş kaldık şu dünyada. Geçtiğimiz ay ablacığımı kaybettim, düşünün ablamı, diğer ablam, kızı ve ben yıkadık. Eskiden sorsaydınız ölümden korkardım, şimdi o da yok. Artık Tanrı’dan başka hiçbir şeyden korkum yok.

Babacım Çanakkale gazilerindendi.

Hacı kızıyım, düşünün hatırlıyorum Muzaffer Gemisi ile Hacca gitmiştir babam. O zamanlar inanca da saygı vardı, çok güzeldi. Aslında varlığı bilmiyorduk ki yokluğu bilelim. Şimdi her şey var ama hiçbir şey yok, herkes mutsuz. Ne olur her şey güzel anlaşılsın.

Lale Hanımcığım hem televizyon programlarımda hem de bu gazete röportajlarımda ne zaman sizi aradıysam beni hiç kırmadınız, çok teşekkür ederim, zarifliğiniz ve nezaketiniz; her zaman muhteşem, varlığınız için bin teşekkür ederim.

Güzeller güzeli Kübracığım, sen benim dostumsun, ne demek her zaman yanındayım, başarılarının devamını diliyorum.

Kübra Ünlü – Lale Belkıs ( Belkıs Durmaz ) Röportajı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir