Menü Kapat

Kübra Ünlü – Idrissa Ouedraogo Röportajı

Kübra Ünlü – Idrissa Ouedraogo Röportajı

Kübra Ünlü – Idrissa Ouedraogo Röportajı

Filmler Ve Artistler Halkın Bilincidir

Kübra Ünlü – Idrissa Ouedraogo Röportajı

Afrika’nın dahi unutmuş olduğu bir ülkenin Burkina Faso topraklarında hayata 1954′ te merhaba diyen ve “merhaba” demekten hiç vazgeçmeyen Cannes ödüllü yönetmen İdrissa Ouedraogo ile geçtiğimiz haftalarda gerçekleştirdiğim Burkina Faso ziyaretimde tanıştık.

20 yılı aşkın süredir mesleğimin yazınsal ve görsel her alanında aktif bir çalışma hayatım Var. Dolayısıyla farklı tecrübeler, deneyimler hayatımın beslenme noktası. Ancak bugüne kadar ziyaret ettiğim coğrafyalardan çok farklı bir yerdeyim.

Kübra Ünlü – Idrissa Ouedraogo Röportajı

Merkezi herhangi bir yer kadar merkezi fakat tanımlamak gerekirse belki 70’ler Türkiye’sinde İstanbul’da bir küçük ilçe görünümünde demek mümkün. Biraz daha içerilere doğru yol aldıkça, her anlamda gelişememişlik ve sömürge toplumu sokakların en büyük yansıması. Kültür, sömürü ülkesi, açlık vs…

Daha yukarılarına doğru çıktıkça kabile hayatları… Etrafa baktıkça gün içerisinde adeta çağlar arasında geziniyormuşçasına manzaralara şahit oluyorum. Âdeta tarım toplumundan geçiş sürecini şehrin merkezine yani OGUDUGOYA indikçe yaşadım diyebilirim.

Meşhur Timsah gölünün timsahlarının neredeyse evcilleştiğini bile söyleyebilirim. Öyle ki bir timsah üzerine oturup fotoğraf verecek kadar şuursuzlaştığımı bile söylemem mümkün. Çünkü gördüğüm ve tanık olduğum manzaralar bugüne kadar sadece romanlarda okuyup, filmlerde gördüklerimdi. Ve şimdi o zaman makinesinin içindeymişim de sanki tüm bu gördüklerim rüyaymış gibi de hissetmiyor da değilim.

İngilizce haram dil

Bu ülkeye gelirken ülke ile bildiğim tek şey Salif Keita ve müziği idi… Tabi ki gelmeden önce çok okudum ve araştırdım. Ancak görmek; o zaman makinesinin içerisinde olmayı yaşattı. Hatta öyle diyebilirim ki bu önemli deneyimi keşke fırsatı olan herkes yaşayabilse. Yaşamının ve elinde olan her şeyin değerini anlayabilmenin en etkililerinden birisi olacaktır.

Ülke ve bu iki haftalık gezi hayatımın en önemli gezisiydi belki ama bu ülkede beni etkileyen bir başka şey ise “güzel insanlar, mutlu insanlar ülkesi” olarak çevirisine uygun düşen adlarıyla bütün çaresizlikler ve sömürünün sonuçlarına rağmen tebessümleri ve “vazgeçmemişlikleri” oldukça etkileyiciydi. Kısacası hayat burada zor ve o zorluk içerisinde dili, dini, ırkı, rengi ile ayrışmadan dünya insanı olmakta zor.

Sanat belki de tüm bu zorluğa meydan okuma ve sessiz çığlığı duyurma adına en geçerli dil. İşte o dili iyi kullanmış isimlerden biri “Idrissa Ouedraogo”. Zor bir röportaj oldu. Burada İngilizce haram dil olarak adlandırılıyor, hatta beyaz insan “Nasara”, “ haram insan”, dindar gelenekçi kültürde yerleşik bir algı.

26 ayrı yerel dile sahip bir ülke

Bunun dışında büyük sömürge Fransızlar tarafından gerçekleştirildiğinden dildeki dönüşüm Fransızca olarak evirilmiş. Eğitimli kesim daha çok Fransızca konuşuyor olsa da 26 ayrı yerel dile sahip bir ülke BurkinoFaso.

Idrissa Ouedraogo ile evinde röportaj yapmak üzere sıcaklığın gölgede 50 derece olduğu onların yağmur mevsimi, bizlerin kış mevsimi olarak adlandırdığımız Şubat ayında bir araya geldik. Sohbetimiz iki tercüman sayesinde oldu. Bizi evinde şeref konuğu olarak ağırladı. Geleneksel ve yerel usul ile hazırladığı ömrümde görüp tatmadığım birçok çeşit tropikal meyve ile donatılmış bir masanın tam ortasında büyük bir tepsi içerisinde keçi kavurması ve etrafı büyük kuru soğanlar ile bezeli bir tepsi bulunmaktaydı. Bir yer sofrası. Sofra bezi diye niteleyebileceğimiz bir örtü üzerinde, çatal yâda kaşık kullanmadan…

Burada eğer yemeği geri çevirirseniz büyük bir ayıp işlemiş oluyorsunuz. Dolayısıyla ben de ekibim ile birlikte önce sofrada yerimi aldım, sonrasında da İdrissa’nın hayatı ve sineması hakkında konuşmaya başladık.

Afrika’nın en yoksul ama en güzel insanlarının olduğu bir ülkedesiniz

Filmleri arasında;   Yam Daabo, Yaaba, Tilaï, Samba Traoré, The Heart’s Cry,  Kini and Adams,  Anger of the Gods, Kato Kato ve 2001 yılında El-Kaide tarafından ve kaçırılan uçaklarla Amerika Birleşik Devletleri’ndeki iki farklı hedefe intihar saldırısı düzenlemesiyle gerçekleşen 11 Eylül saldırıları için çekilen filmde de yer almış. “ 11.09.01 September 11”;  11 yönetmenin çektiği kısa filmlerden oluşan 2002 yılı yapımı 135 dakika uzunluğunda uluslararası bir uzun metrajlı film. Yönetmenler, 11 dakika, 9 saniye süren kısa bölümlerde 11 Eylül saldırılarına ilişkin kendi bakış açılarını yansıtmışlar. İdrissa’da bu filmde konuyu kendi süzgecinden geçirmiş ve dünyaya sunmuş.

Yaptıklarını anlattıkça O’nun gözlerindeki ışık sanki o gün ben ve ekip arkadaşlarım için bize özeldi. Çünkü sürekli gülümseyen simasının içerisinde en çok gözleri gülerek bakıyordu. Konuştukça ülkesi, yaşamı ve sanatı hakkında daha da çok şey zihnimde netleşti. Bazen şaşırtıcı bile oldu. Düşünsenize; Afrika’nın en yoksul ama en güzel insanlarının olduğu bir ülkedesiniz, henüz internetin olmadığı yıllarda “Yeşilçam Sineması’nı” tanımış ve hayranı olmuş biri ile sohbet, oldukça şaşırtıcıydı. Hayatımın en özel röportajlarından birisiydi. İdrissa Ouedraogo sineması bakın bu topraklardan nasıl türemiş…

Yönetmenlik maceranız nasıl başladı?

İlk filmimi 1981 senesinde çektim ve bu film Ouagadougou Film Festivali’nde Kısa Metrajlı Film Büyük Ödülü’nü aldı. Bunun üzerine sinema eğitimi için Avrupa’ya gitmeye karar verdim. Avrupa sinemasının önemli isimlerini yetiştiren Paris’teki Yüksek Sinematografik Eğitimler Enstitüsü’nde üç sene okudum.

Gelişmiş Ülkeler Uçak Gibi; Az Gelişmiş Ülkeler İse Bisiklet

Bu coğrafyada yetersiz koşullarda çalışıp dünya çapında bir film festivalinden ödül almak zor olmadı mı?

Hayatımın büyük bir bölümünü Avrupa’da geçirdim ben. Tam 25 sene Paris’te olmak üzere 28 sene Avrupa’da kaldım. Tabii ki oradaki çalışma koşulları daha kolay ve burada daha zor. Filmlerin yapım imkânlarına baktığımızda Amerika Birleşik Devletleri uçak ya da araba gibidir, az gelişmiş ülkeler ise bisiklet gibi diyebiliriz. O yüzden kıyaslanamayacak şeyleri kıyaslamamak en doğrusu. Sanatta önemli olan sadece para değil. Birilerine bir şeyler anlatmayı istemek de çok önemli. Gözlerimin önünde hayat koşulları gittikçe zorlaşan Afrikalılar varken bu “gerçekliğin sineması” nı yapmak, bu günlük yaşanmışlıkları anlatmak kaçınılmazdı. Ayrıca Afrika’da sinemanın hayati bir yönü var. Filmler ve artistler halkın bilincidir. Ancak ve ancak bu bilinç bir uyanış ya da değişim sağlayabilir. Dolayısıyla bizim için asıl önemli olan bu, parasızlık ya da zor koşullar değil.

Idrissa Ouedraogo’nun filmlerinin en önemli konusu nedir?

Idrissa Ouedraogo
Idrissa Ouedraogo

Filmlerimde önem verdiğim konular yaşımla beraber değişiyor. Bir gelişme gösteriyor. Ama her şeyin en merkezinde evrensel olanın olduğunu düşünüyorum. Bu da duygudur. Hep daha büyük şeyler paylaşmaktır önemli olan. Böyle bir felsefem var benim. Mesela, bugün Afrika ülkeleri çevresinde özellikle kadınların yaşadığı yoksulluk kabul edilemez bir derecede. Aslında kadın hayatın da ölümün de merkezindedir. Bebeği veren de odur, hamile kalan da odur, hayat veren de odur. Ama kadınlar çok sefil koşularda yaşıyorlar. Bu da beni çok etkiliyor. Bu konuyla ilgili şu anda yapmakta olduğum filmi anlatayım size: Köyde yaşayan bir kadın doğurmak üzere. Ama orada doğurma imkânı olmadığı için onu köyden şehre taşıyorlar ve bebek ölüyor. Bu sırada da darbe oluyor ve cumhurbaşkanı devriliyor.

Birçok Afrikalıya Göre Hayatı Çok Şanslı Yaşadım

Doğduğunuz günden bu zamana kadar Burkina Faso’da birçok hükümet değişti. Bu, sizin sanatınızı etkiledi mi?

Birçok Afrikalıya göre hayatı çok şanslı yaşadım ben. Okula gittim, Avrupa’da yaşadım, orada okudum, senelerdir sinema gibi özel bir işle uğraşıyorum. Ama her şeyden önemlisi özgürlük duygusunu içimde saklıyorum. Zaten bu yüzden sanat yapıyorum. Politikacı olsaydım belki hükümetlerin değişmesi ya da politik güçlerin neler yaptığı beni ilgilendirirdi. Ama beni gerçekten hiç ilgilendirmiyor ve sanatım üzerinde hiçbir etkisi yok.

Yaşamın “Gündelik Savaş” Olduğu Bu Toplumda Çocuklara, Bir Şeyler Vermek Zorundayım

Bundan sonra neler yapacaksınız?

Hayallerimin büyük bir kısmını gerçekleştirdiğim için kendimle ilgili çok hayal kurmuyorum. Fakat yaşamanın gündelik bir savaş olduğu bu toplumda çocuklara, öğrencilere bir şeyler vermek zorundayım. Afrika’da sinema okullarında eğitim vermeye, gençlerin içine umut aşılamaya, kendi çocuklarımla ilgilenmeye devam etmeliyim. Çünkü artık kimsede hiç umut yok ve gençlerin yön göstericileri kaybolmuş durumda. Arap ülkelerinde Arap Baharı yaşanıyor ve neler olduğunu görüyoruz. Bu Afrika’da da olabilir çünkü gençlerin yol göstericileri yok. Kendilerini politikacılarla özdeşleştiremedikleri için bizim için model olmamız gerekiyor.

Türk sineması hakkında ne düşünüyorsunuz?

1985-1986 yıllarında, Fransa’da öğrenciyken bir Türk yönetmenin, Yılmaz Güney hapiste çektiği filmi hatırlıyorum. İzlemiş ve çok etkilenmiştim. Bir aşk hikâyesiydi. Onun dışında Türk filmlerini biliyorum ama dizilerde çok başarılı olduğunuzu biliyorum. Cannes’da özellikle dizileri çok duymuşluğum var.

Kübra Ünlü – Idrissa Ouedraogo Röportajı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir