Menü Kapat

Kübra Ünlü – Beşir Ayvazoğlu Röportajı

Kübra Ünlü – Beşir Ayvazoğlu Röportajı

InterviewiconMalik Aksel külliyatı tamamlandı.

Kübra Ünlü – Beşir Ayvazoğlu Röportajı

Kapı yayınlarından okuyucuya ulaşan kitapları Gazeteci – Yazar Beşir Ayvazoğlu hazırladı.

Beş kitap, Ayvazoğlu’nun hazırladığı biyografi ile altı kitaplık seri Türk Kültürünün derinliklerine yolculuk yapmak isteyenlerin zevkle okuyabilecekleri türden.

24 yıl önce hayata veda eden, Türkiye’de suluboya resmi ilk deneyen Malik Aksel’in kitapları ve biyografisi gazeteci-yazar Beşir Ayvazoğlu tarafından hazırlandı. “Kitaplar Aksel’e borcumdu” diyen Ayvazoğlu, bu evrensel ressamın gençler tarafından tanınmasını hedefliyor.

“Sanat Ve Folklor” kitabından yola çıkarak, Malik AKSEL’İ konuşmak üzere Beşir Ayvazoğlu ile bir araya geldik.

Halk tarzı resimler

Malik Aksel’i bize anlatır mısınız?

Malik Aksel’i resim tarihi ile ilgilenmiş olanlar az çok bilirler. Özellikle suluboyada çok önemli eserler kazandırmıştır. Türkiye‘ de belki de suluboyayı ilk deneyen isim. O yüzden “Suluboyacı Malik” denilir. Yağlıboya ve gravürde de çok iyi bir isimdir. Eğitimcidir ve sıradan bir resim öğretmeni değildir. Darül Muallim (Erkek Öğretmen Okulu) mezunudur.

Mezun olduktan sonra Cumhuriyetin ilk yıllarında birçok eğitimci Batıya eğitime gönderildi. Bunlardan biri de Malik Aksel’dir. Almanya’ya gönderilmiş ve geri dönüşlerinde Türkiye’de resim eğitimini geliştirmek ve yayıngınlaştırmak. Resim pedagojisi ve resim eğitimi alarak yurda dönmüşlerdir. Almanya’ya gitmeden önce de yetkin bir ressam.

Döndükten sonra da Türk eğitim tarihinde etkisi olan, bir bakıma Cumhuriyetin Eğitim ordusunun yetişmek amacı ile kurulmuş Gazi Terbiye’de (Gazi Üniversitesi) Resim-İş Enstitüsünde görevlendiriliyor. Oradan birçok resim öğretmenini Anadolu’ya yayan eğitmenlerden biridir.

Onu diğer birçok ressamdan ayıran en büyük özelliği çocukluğundan itibaren halk tarzı resimler yapmış olmasıdır. Babasının görevi dolayısıyla Selanik’e gidiyorlar orada doğuyor. Balkan Savaşı çıkınca o da ailesi ile birlikte dönüyor. Asıl manada İstanbul çocuğu, hayatı Beyazıt civarında şekilleniyor.

Kübra Ünlü – Beşir Ayvazoğlu Röportajı

O resimlerin arkasındaki estetik duyarlılığı kendi resimlerine taşıyor

Onun resminde Anadolu, İstanbul’dan nasıl tezahür ediyor?

O dönemde kahvehaneler Anadolu’nun İstanbul’da buluştuğu yerler. Halk resimlerinin tümü kahvehane resimleridir. Eskiden kahvehanelere bol bol resim asılırdı. Kahramanların resimleri, dünya güzellerinin resimleri, önemli şairlerin resimleri, hürriyet kahramanlarının resimleri, Menakıp, özellikle Bektaşi resimleri asılırdı.

Aksel, bu tür resimlere çok meraklı. Bu tür resimler naif resimler oldukları için, batı tarzı resim yapanlar özellikle bu bahsini ettiğimiz resimleri küçümsemeye başlıyorlar. Birçoğu atılıyor, yırtılıyor. Ancak Aksel, çok dikkatli ve tarih bilen biri olması nedeniyle bu resimlerin hem sanat hem folklorumuza ait olduklarının farkına varıyor.

Özellikle çocukluğunda kahvehaneler ve tekkelerde dikkatini çeken bu resimlerle Almanya’dan dönüşünde yeniden ilgilenmeye başlıyor. Bu resimleri topluyor, arkalarındaki kültürü araştırıyor. Yakın zamanlara kadar sadece sahaflarda bulunan ve el değiştiren kıymetli iki kitabı “Anadolu Halk Resimleri ve Türklerde Dini Resimler” i yazıyor. Böylece o çok basit bulunup elden çıkarılan eserlerin aslında çok kıymetli şeyler olduğunu kültürümüze sunuyor ve onları toplayıp bir araya getirmekle bir birikimi kurtarmış oluyor.

Eskilerin tabiriyle bizim görsel hafızamızın nisyanda (unutulmakta) olan kısmını şekillendiriyor. Bu kadarla kalmıyor, o resimlerin arkasındaki estetik duyarlılığı kendi resimlerine taşıyor, kendi resminin beslenme kaynağı haline getiriyor.

Kübra Ünlü – Beşir Ayvazoğlu Röportajı

Bu kitapları yayına hazırlamak bir borç ödeme gibi oldu

Ayrıca Cumhuriyetin ilk yıllarında yazılarıyla da dikkati çeken önemli bir yazar ve ressamdır Malik Aksel. Devrin birçok mecmuasında, gazetesinde yazmış. Hatta benim şu anda yönetmenliğini yaptığım Türk Edebiyat Dergisinin ilk beş yılının en istikrarlı yazarlarındadır. “İstanbul’un Ortası” diye bir kitabı vardır ki bu kitaptaki yazıların üçte ikisi Türk Edebiyatı dergisinde çıkmış. Bu kitabı yeniden çıkardık. Onu tanımış olmam bu kitapları çıkarmamda çok etkili oldu. Bir gönül borcum da vardı. 1976’da birlikte bir televizyon programı da yapmıştık.

Yine Cumhuriyetin ilk yıllarında Anadolu Resim Gezileri diye bir proje vardır ve hemen hemen bütün ressamlar Anadolu’ya götürülmüştür. 1939-1945 arası gidin, o bakir dünyaya resmi tanıtın diye. Aksel ise 1939’da benim memleketim olan Sivas’a gönderiliyor. İki sene sonra da Denizli’ye gönderiliyor. Her iki yerde de çok önemli resimler yapıyor.

Benim hayatımda Malik Aksel’in birkaç noktada kesişmesi var. Malik Aksel ile ilgilenmem, kitaplarını yayına hazırlamam bu arka planla alakalı. Bir de ciddi anlamda entelektüel düzeyde ilk okumaya başladığım yıllarda 1971 ilk okuduğum kitap “Sanat Ve Folklor”.

Bakın siz yeni okudunuz ve bu kadar etkilendiniz ben o yıllarda okudum ve çok etkilendim. Sanat meseleleriyle bu denli ilgili olmamın sebebi bir anlamda Malik Aksel’in bu kitabıdır. Dolayısıyla benim için bu kitapları yeniden düzenleyip yayına hazırlamak bir borç ödeme gibi oldu.

Kübra Ünlü – Beşir Ayvazoğlu Röportajı

Bizim okuyucu kulakları hangi isme dolgunsa onu okuyor

Tasnif ederken zorluk çektiniz mi?

Bir yığın problemle karşılaştık. Özellikle son kitaplar çok gelişi güzel yayınlanmıştı. Mesela “İstanbul’un Ortası” kitabı… Kitabın yazarı ressam olmasına rağmen kapağa sıradan bir gazetecinin İstanbul resmini koyuyorlar. Yazılar gelişi güzel sıralanmış, yani hangi tarihte nerede hangi konuda yazmış belli değil.

İşte bütün o yazıların yayınlandığı yerleri, tarihleri tek tek tespit ettik. Bu kitaplara girmeyen yazıların bir kısmını bu kitaplara dâhil ettik. Bir kısmını yer değiştirdik başka kitaplara aldık.

Mesela “İstanbul’un Ortası”nda adlı kitabında Ankara ile ilgili yazıları vardı onları çıkardık. Tam bir İstanbul kitabı haline getirdik. İstanbul kültürü açısından son derece önemli bir kitaptır. Ankara yazılarını “Sanat Ve Folklor” adlı bu kitaba yerleştirdik. Çok da güzel yaptık ama fark edilmiyor, insanlar okumuyor. Bizim okuyucu popüler yazar kitaplarına ya da kulakları hangi isme dolgunsa onu okuyor.

Kitap okunduğunda şu özelliği de ortaya çıkıyor, yenilikçi akımlar içerisinde, bize bizden bir şeyler aktararak yenilenmiş ve kaybolmamış…

Önemi de burada zaten doğru bir tespit. Çünkü yerli ve evrensel.

Kitapların tasnifinde göze çarpan bir başka unsur da eklediğiniz “notlar”…

Kitapları hazırlarken ancak uzmanlık sahası olanların anlayabilecekleri bilgilerin bulunduğunu görünce bunu açıklamak ihtiyacı duydum. Madem böyle bir şeyi ortaya yeniden çıkarıyoruz, o zaman yeni nesillerin anlayabileceği şekilde hazırlayalım dedik.

Yani okuyucunun bilemeyeceği, ya da bilgiyi bulmakta zorlanabileceği bazı meseleleri notlar halinde ilave ederek daha anlaşılır kılmayı tercih ettik. Hemen hemen her kitapta yüz ellişer not var. Dolayısıyla Malik Aksel’in herkesin bildiğini zannettiği şeyleri bugün hiç kimse bilmiyor. Bu şekilde kültürde süreklilik sağlanmış olur, hafıza tazelenmiş olur diye düşündüm.

Kübra Ünlü – Beşir Ayvazoğlu Röportajı

Ben para kazanma amaçlı yazmıyorum

Malik Aksel için “kendi duruşunun devrimcisidir” denilebilir mi?

Elbette, o duruş aslında cesurca bir duruş. Yaşadığı devirde aslında bugün yaşatmaya çalıştığımız şeylerin hayatımızın tamamen dışına atılmak istenmesi söz konusu. Buna rağmen bazı şeylerin devam etmesi gerektiğini ihtar eden ve bu manada farklı düşündüğü için hiçbir gruba dâhil olmayan, bağımsız mücadele eden bir adam. Son derece mütevazı ancak bunun arkasında bir meydan okuma, bir iddia var. İddiada bulunmadan iddialı olan.

Kitaplar ilk baskılarından epey farklı yepyeni kitaplar oldu. Ayrıca kitapların sonuna, çıkan kitapları hakkında yazılan yazıları, yapılan röportajları ekledik. Resimlerin çoğu yok mesela, kendi resimlerini koydum. Sanatla, kültürümüzün estetik boyutu ile ilgilenen insanlar için el altında bulunması gereken önemli bir külliyat oldu. Yeni baskısı yapılır mı yapılmaz mı bilemem ama her kütüphanede olması gereken bir seri oldu.

Sizi popüler yazarlar arasında neden görmüyoruz?

Tercihe bağlı. Hedeflediğiniz popülerlik ise o başka. Ben para kazanma amaçlı yazmıyorum, kendime saygımı kaybetmeden kültüre hizmet etmeyi tercih ediyorum. Duruşumla, hayata bakışımla, ahlak anlayışımla alakalı bir şey. Ötekini istesem de yapamam zaten, elim gitmez.

Sizin için okumak nedir?

Keşif yoludur. Geçmişe doğru, geleceğe doğru, kültürlerin derinliklerine doğru keşfe çıkmak.

Gündelik hayatta iletişim kurmakta zorluk çekiyor musunuz ya da yalnız kaldığınızı düşünür müsünüz zaman zaman?

Konuşacak insan bulmak çok zor ama sağ olsun dostlarımız var. Kendi odama, kendi dünyama çekildiğim zaman kitaplarımın arasında her bir yazar benim dostum, hem de kaprisleri yok. Sıkıntı çıkarmazlar, istediğim zaman susarlar, konuş derim konuşurlar. Müşterek konularda bazen onlar konuşurlar.

Kübra Ünlü – Beşir Ayvazoğlu Röportajı

Çok özel edebi bir kitabı daha hazırlıyorum

Son çalışmalarınız nelerdir?

Şu anda üç kitaba aynı anda çalışıyorum. Kendimi bir çeşit kültür arkeologu gibi görüyorum. Bilgiyi öğrendikçe açlık başlıyor. Yakında Türkçesi çıkacak olan “Kahve”  var. Beyazıt Meydanı ile ilgili kapsamlı bir kitap çıkacak. Önümüzdeki yılbaşına doğruda Yunus Emre ile ilgili detaylı bir kitap daha Kapı Yayınlarından çıkacak. Bir de “İstanbul Eğlence Geceleri”ni İstanbul’un klasik çağına ait, mumdan elektriğe geçiş dönemini aktaracağım deneme tarzı çok özel edebi bir kitabı daha hazırlıyorum.

Kübra Ünlü – Beşir Ayvazoğlu Röportajı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir